25 Aralık 2012 Salı
Renkleri
1- Esleme ile: Renk ogretimine de esleme yaparak baslanir. Bunun icin kendi yapacagimiz esleme kartlarini kullanacagiz. Otistik cocuklar genelleme yapmakta zorlanir. Mesela, elma kartini elma diye ogrendiyse, bir de kirmizi diye ogretmeye kalkarsaniz bunda zorlanacaktir. Bu yuzden beyaz kartondan kucuk kartlar yapip, uzerlerini her renkten ikiser tane olmak uzere gelisi guzel boyayin. Bunlar sizin renk kartlariniz olacaktir.
Renk eslemede prosedur, sekil ogretimiyle aynidir. Daima ana renklerden baslayin. Kirmizi, mavi, sari, yesil, beyaz, siyah, kahverengi, turuncu, mor ideal sira olabilir. Bir rengi ogrenmeden diger renge gecmeyin, ve baslangicta pekistirec kullanin.
2- Sifat olarak renkler: Esleme Kartlari ile: Bunu icin degisik esleme kartlari kullanacagiz. Mesela kirmizi bir elma ve sari bir elmayi gosteren kartlari masaya koyun. Cocuga diger kirmizi elma kartini verin. "Kirmizi elma. Kirmizi. Aynisina koy" komutunu verin, ve sirasiyla diger renklere, baska nesne kartlarini da kullanarak gecebilirsiniz.
3- Sifat olarak renkler: Canli nesneler ile: En son asama renkleri tanima. Masaya iki tane farkli renkte "birbirinin benzeri" canli nesne koyun (Mesela birbirinin tamamen ayni olan bir kirmizi ve bir sari araba). Elinizi cocuga dogru kocaman acarak "Araba. Kirmizi arabayi ver" komutunu verin. Cocuk bunu basardiginda diger renklere gecin. Onemli bir nokta, kesinlikle benzer nesneler secin. Eger masaya kirmizi bir top ve sari bir kalem koyarsaniz baslangic itibariyla cocuk bunda zorlanacaktir.
4- Renkleri Adlandirma: Bunun icin herhangi bir nesneyi masaya koyun. "Elma. Elma ne renk?" komutunu vererek cocugun rengi isimlendirmesini bekleyin.
Şekilleri
1- Esleme ile: Sekil ogretimine esleme yaparak baslanir. Bunun icin esleme kartlarini kullanabilirsiniz. Veya bulamazsaniz kendi esleme kartlarinizi yapabilirsiniz. Kartondan kucuk parcalar kesip, uzerlerine ikiser tane olmak uzere daire, ucgen, kare, dikdortgen cizin, ve iclerini tek bir renge boyayin.
Sekil eslemede prosedur, yukardaki islemle aynidir. Sekil ogretimine daima daire ile baslayin. Masaya daire ve ucgen kartlarini koyun. Diger daire kartini cocuga verip "Bak daire. Daire. Aynisina koy" komutunu verin. Sonra ayni islemi ucgen icin de tekrarlayin. Daha sonra kare ve dikdortgene gecebilirsiniz. Baslangicta her uygulamada pekistirec kullanmayi ihmal etmeyin.
2- Sekilleri Tanima: Masaya daire ve ucgeni koyun. Tahta puzzlelardan veya plastik legolardan faydalanabilirsiniz. Elinizi cocugun gorecegi sekilde kocaman acarak "Daire. Daireyi ver" komutunu verin. Bir sekli tamamen ogrenmeden digerlerine gecmeyin.
3- Sekilleri Adlandirma: Tahta puzzleinizdan oncelikle daireyi masaya koyun. "Bu ne?" komutunu verin. Bunu basarinca, sirasiyla ucgen, kare, ve dokdortgene gecebilirsiniz. Baslangicta "Bu hangi sekil" gibi karmasik bir komut vermekten kacinin.
8 Aralık 2012 Cumartesi
Bebeklerde İletişim Eksikliği Otizm Olabilir
Kerimoğlu, yaptığı açıklamada, otizmin, sosyal ve iletişim becerilerinin oluşmasını etkileyen bir gelişim bozukluğu olduğunu ve genellikle yaşamın ilk 2 yılında ortaya çıktığını söyledi. 1990 yılında faaliyete geçen Otistik Çocuklar Tanı Tedavi Araştırma ve Uygulama Merkezi ilk açıldığında yılda sadece 5-6 otistik çocuk gördüklerini anlatan Kerimoğlu, o dönemde merkeze getirilen çocukların yaşlarının 4 ya da 5 olduğunu söyledi. 3 yaşında bir çocuğun merkeze getirilmesi durumunda ''erken başvuru'' diye çok sevindiklerini ifade eden Kerimoğlu, şu anda merkezde izlenen çocukların sayısının 2 bini geçtiğini söyledi.
''Şu anda ilk başvuru yaşı, 1'in altına indi'' diyen Kerimoğlu, otizmin belirtilerini şöyle anlattı:
''0-3 yaş arasındaki bebeklerde ilişki-iletişim bozuklukları olabiliyor. Aileler, bebeklerini iyi gözlemlemeliler. Aileler, bebekleri, adı söylendiğinde bakmıyorsa, göz teması kurmuyorsa, eliyle bir şeyi göstermiyorsa, gösterilene bakmıyorsa, 'agu' sesleri çıkarmıyorsa, taklit yapmıyorsa, az ilişki kuruyorsa, daha çok kendi iç dünyasındaymış izlenimi veriyorsa, mutlaka bir uzmana başvurmalıdırlar. Bunlar bir bebekte 1 yaşından önce de ayırt edilebilir. Ailenin de şüphelenip, 'bunda bir tuhaflık mı var?' diye, bebeği doktora götürmesi gerekir. Ancak aileler, o dönemlerde bu belirtilerin üzerinde çok fazla durmuyor. Ailelerin, belirtileri 'çok sağlıklı bir bebek, bir şeyi yok, zaten babası da geç konuşmuştu' diyerek geçiştirmemesi gerek.''
OTİZM DEĞİL, İLETİŞİM BOZUKLUĞU OLABİLİR
Otistik belirtileri olmasına rağmen 3 yaşından önce otizm tanısı koymaktan kaçındıklarını anlatan Kerimoğlu, bunun nedenini şöyle anlattı:
''Bu gruptaki bebeklerin, otizm yelpazesi içindeki bir başka bozuklukları da olabilir. Bebeklerde iletişim-etkileşim bozuklukları söz konusu olabilir. Uyaran eksikliğine bağlı bir takım bozukluklar da olabilir. Çok fazla ilgilenilmeyen bebekler olabilir ya da çok fazla televizyon karşısında oturtulan bebekler olabilir. Kapalı bir çocuk, erken müdahale ile bir süre sonra daha açılıp, iletişim kurar hale gelebilir.''
Kerimoğlu, otizmin direkt tedavisi ve ilaç tedavisi olmadığını söyledi ve ''En iyi tedavi yöntemi eğitsel tedaviler. Eğitim yolu ile çocuğa ulaşılmaya, kavramlar öğretilmeye, dil gelişimi ve iletişim alanında beceriler kazandırılmaya çalışılıyor. Otistik çocuklar iletişim kurmayan çocuklar olduğu için bu eğitim özel eğitim merkezlerinde, eğitimli kişiler tarafından yapılıyor'' dedi.
TELEVİZYONA DİKKAT
Çok fazla televizyon karşısında oturtulan bebeklerin canlı bir nesne ile değil, cansız bir nesne ile iletişime girdiğine dikkati çeken Kerimoğlu, bebeklerin televizyondan alacağı hiç bir etkileşimin olmadığını kaydetti. Kerimoğlu, ''Zaten iletişimi az bir bebekse, televizyon büsbütün bebeğin içine kapanmasına destek oluyor. Bunu özellikle bakıcıların çok kullandığını duyuyoruz. İşini görürken açıyor televizyonu, oturtuyor bebeği karşısına. Zaten etrafla ilişkisi olmayan bebeğin ilişkisini tamamen kesiyor'' diye konuştu.
HİÇ GELİŞMEYEN YA DA KÖTÜYE GİDEN ÇOCUK HEMEN HEMEN HİÇ YOK
Otizmin çok emek isteyen bir bozukluk olduğunu anlatan Kerimoğlu, otistik çocukların attıkları en ufak adımların bile çok önemli olduğunu kaydetti. Otistik çocuklardan bazılarının çok iyi gelişme gösterdiğini söyleyen Kerimoğlu, otizm tedavisinde erken tanının ne kadar önemli olduğunu şöyle anlattı:
''Hiç gelişmeyen ya da kötüye giden çocuk, hemen hemen hiç yok. Otistik çocuklar tedavi ile mutlaka kendi çapında çok küçük de olsa adımlar atıyorlar. Diyelim ki bazı çocuklar daha az bazıları daha çok adım atıyor. Bazıları hiç konuşamıyor olsa da iletişim kurmayı öğrenebiliyorlar. Bazılarında konuşma gelişiyor ve örgün eğitimde kaynaştırma eğitimine katılabiliyorlar. Çok ender de olsa, binde bir de olsa yüksek eğitim alabilen, üniversite sınavlarına girebilen çocuklarımız var.
Merkeze başvuran iki bini aşkın çocuğun yarıdan fazlası kaynaştırma eğitimine katılmış. Çocukların 50'ye yakını orta öğretime devam ederken, 5 otistik genç de yüksek öğretim görüyor. Eğer otistik olmasalardı, bu çocuklar zekalarıyla çok iyi yerlere gelebilecek kapasitede olan çocuklar. Kendilerine sağlanan imkanlar ve doğru tedavi ile üniversite eğitimi alabiliyorlar.
Bir kısmı kapasitesi doğrultusunda çok yararlanıyor. Bazıları ilköğretimi tamamlayabilirken bazıları ise ancak özel eğitime devam edebiliyor. Bu tedavileri almasalardı bu çocukların bu noktada olması mümkün değildi. Erken tanı hayat kurtarıyor. Bu çocukların hepsine eğitim şansının verilmesi gerekir. Bu şansı bazı çocuklar daha iyi değerlendirebiliyor.''
Nesne Eşleme
1. Gercek nesnelerle esleme: Masaya iki tane nesne koyun. Nesne secerken cocugun en fazla asina oldugu veya en cok ilgisini ceken nesneler olmasina dikkat edin. Daha sonra, nesnelerden birinin esini goz hizasina kaldirarak "Aynisi, aynisini ver" komutunu verin. Cocuk sizi anlayincaya kadar komutu tekrarlayin. Size dogru nesneyi verdiginde, davranisi pekistirin (Pekistirme, cocuk istenilen davranisi gosterdiginde odul vermekle gerceklestirilir. Cikolata, kraker gibi yiyecek tarzinda olabilecegi gibi; aferin, bravo, ya da alkislamak gibi sosyal pekistirecler de kullanilabilir).
Esleme yetenegi zamanla ilerledikce, pekistirecler daha az miktarda veya sadece bir kac defa verilerek kullanilir. Amac, ileride, davranisin pekistirec olmadan sergilenmesidir.
Asagida bazi nesne orneklerini bulabilirsiniz.
- Cesitli kucuk oyuncak hayvanlar
- Elma, muz, armut gibi yiyecekler (plastik de olabilir)
- Oyuncak araclar
- Catal, kasik gibi mutfak malzemeleri vs
Esleme kartlarini uygularken, masaya iki tane kart koyun. Bu kartlarin eslerini, cocugun gormeyecegi sekilde elinize alin. Bir tanesini cocuga gostererek, eline verin. "Bak elma, aynisinin uzerine koy" seklinde komut verin. Ileride, masaya sirasiyla uc, dort, bes, alti vs. kart koyup, esleme yaptirabilirsiniz.
Bu uygulamada onemli olan noktalardan biri de, resimdeki nesnenin uzerinde durulmasi. Mesela "elma" derken ses tonunuz vurgulu olsun ve beraberinde beden dilinizi de kullanin. Kartin uzerine parmaginizla vurabilir, elma yiyormus gibi taklit yapabilirsiniz.
29 Kasım 2012 Perşembe
Resimli Kartlar
(A) Resimleri tanima: Masanin uzerine 2 tane resimli kart koyun (YA-PA’nin iri kartlarini tercih ederim). Sadece birini isimlendirerek mesela “Elma’yi goster” deyin. Burda “goster” komutundan baska komut kulanmayin. Bekledigimiz davranis, cocugun isimlendirilen karti isaret parmagiyla gostermesi. Diger karti isimlendirmeyin. Sonra diger bir kart ciftine gecebilirsiniz. Kartlari secerken onceligi cocugun cevresinde en cok bulunan veya kendisinin ozellikle tercih ettigi nesnelerin kartlarini secin. Cocuk istediginizi basardiginda odulendirin (yeni baslayanlar icin fiziksel oduller, oyuncak, kuck bir parca yiyecek vs. Ilerki seviyelerde sadece sosyal oduller tercih edilir: Aferin, bravo, alkislamak gibi.) Zamanla fiziksel odullerinizi sadece belli zamanlarda verin, bazi denemelerde vermeyin. Cocuk, tamamen bagimsiz olarak yapmaya basladiginda sadece sosyal odullere devam edin.
Benim Genelde Kullandigim Ornek Liste:
- Elma-Kalem: Elma’yi goster
- Araba-Masa: Araba’yi goster
- Top-Otobus: Top’u goster
- Cicek-Domates: Cicegi goster
- Kasik-Ekmek: Kasigi goster
- Catal-Portakal: Catali goster
- Tabak-Masa: Tabagi goster
- Televizyon-Araba: Televizyonu goster
- Kopek-Kitap: Kopegi goster
- Kedi-Top: Kediyi goster vs.
En az 20 karti taniyabiliyorsa, kart sayisi arttirilir. Mesela elma, top, ve televizyon kartlari konup “Elma’yi goster” komutu verilir. Bundan sonra “Top’u goster komutu da verilir. Kart sayisi egiticinin insiyatifine gore arttirilir. Daha sonra (B) sikkina gecilir.
(B) Resimleri isimlendirme: Yukardaki programin aynisi olup, komut mesela “Bu ne?” seklinde degisir. Cocuktan beklenen davranis nesne kartini isimlendirmesidir.
(C) Gercek Nesneler: Cevrenizde cocugun en cok kullandigi veya encok ilgisini ceken nesnelerle calisilir. Masa uzerinde calisilabilecegi gibi, yerde veya yururken de calisilabilir. Bir nesneyi isimlendirin. Mesela “Masa nerde?” sonra “Hadi dokun masaya” komutunu verin. Cocuktan masaya dokunmasi beklenir. Yapamazsa elinden tutarak yardimci olun ve odullendirin (yiyecek, oyuncak vs). Zamanla odulu azaltarak birakin.
(D) Gercek Nesneleri Isimlendirme: Yukardaki programin aynisi. Yalniz bu sefer bir nesneye siz dokunun ve “Bu ne” komutunu vererek, cocugun nesneyi isimlendirmesini bekleyin.
2. KITAPTAKI NESNELERI ISARET PARMAGI ILE GOSTERME
Irice resimleri olan bir cocuk kitabi alin ve mesela “Kopek nerde?” komutunu vererek nesneleri parmagi ile gostermesini bekleyin. Davranisi odullendirin.
3. ISTEDIGI NESNELERI BELIRTEBILME
(A) Isaret Parmagi ile: Cocugun tercih ettigi bir nesne (mesela cikolata, kraker, oyuncak vs.) ve tercih etmedigi bir nesne masaya konulur. Iki nesne de cocuga gosterilir ve “Hangisini istiyorsun?” komutu verilir. Cocuk parmak isaretini kullanarak dogru tercih yaptiginda hemen istedigi nesne cocuga verilir. Bu calismada odul cocugun isaret ettigi nesne oldugundan diger fiziksel oduller kullanilmaz.
(B) Istedigi Nesneyi Dili Kullanarak Belirtme: (A) ile ayni uygulama yapilir. Yalniz “Hangisini istiyorsun?” komutu verildikten sonra, cocuktan istedigi nesneyi isimlendirmesi beklenir. Isaret parmagini kullanmak ile nesnenin ismini soylemek ayni anda olabilir.
4. INSANLARI TANIMA
(A) İnsanları Tanima: Cocugun cevresindeki insanlarin (anne, baba, kardesler, akrabalar vs.) fotograflari kullanilir. Yukarida (A) sikkinda oldugu gibi “goster” komutu, ve isaret parmagini kullanma davranisiyla resimler ogretilir.
(B) Isimleri soylenince insanlara gitme: Odada tanidik bir insan bulunur. Cocuga “Baba’ya git”, “Anneanne’ye git” vs komutu verilir. Bunu basardiginda odullendirilir (Aferin, bravo gibi sosyal odulle beraber yiyecek veya oyuncak gibi fiziksel bir odul).
(C) Sorulunca Insanlarin Isimlerini Soyleme: Bu maddede komut “Bu kim?” olmak uzere cocuktan gosterilen kisinin ismini soylemesi beklenir. Davranis, asamali olarak azaltilmak kaydiyla odullendirilir.
5. NESNELERI ISLEVLERIYLE TANIMA
(A) Nesneleri Islevleri Soylenince Gosterme: Iki nesne masaya konur. Birinin islevi soylenir (Mesela kalem icin “Ne ile yazi yazariz?”). Cocuktan uygun nesneyi isaret parmagi ile gostermesi beklenir. Davranis, asamali olarak azaltilmak kaydiyla odullendirilir.
(B) Nesnelerin Ismini Islevleri Belirtilince Soyleme: Yukardaki yontemin aynisi olup, komut verildikten sonra cocuktan uygun nesnenin ismini soylemesi beklenir. Davranis, asamali olarak azaltilmak kaydiyla odullendirilir.
Ornek Liste:
1- Ne ile yazariz?/Kalem
2- Ne ile su iceriz?/Bardak
3- Ne ile yemek yeriz?/Kasik veya catal
4- Ne ile kagit keseriz?/Makas
5- Nerde uyuruz?/Yatakta
6- Neyin uzerine otururuz?/Sandalye
7- Ne ile boyariz?/Boya kalemi
8- Ne ile elimizi yikariz?/Sabun
9- Ne ile dislerimizi fircalariz?/Dis fircasi
10- Ne ile burnumuzu sileriz?/Mendil vs.
***Listeyi istediginiz kadar uzatabilirsiniz.
15 Ekim 2012 Pazartesi
Küfür Sorunu
Uyku Düzeni
25 Temmuz 2012 Çarşamba
Özel Eğitim Nedir.
Otizm Nedir ?
10 Şubat 2012 Cuma
Otizm'de ümit verici gelişmeler
Otizm'le ilgili araştırmalarda ümit verici gelişmeler yaşanıyor. Türkiye, ABD, Pakistan, Ürdün, Suudi Arabistan ve Kuveyt'te otizme yatkınlığı bulunan 104 aile üzerinde yapılan araştırma, gelişimsel bozukluğa yol açan 6 yeni genin teşhis edilmesine imkan sağladı.
Bazı vakalarda otizme çare olarak görülebileceği ileri sürülen ve bunun sadece bir hastalık değil, genetik ve çevresel etkilerin yol açtığı bir bozukluk olduğu kanısını güçlendiren araştırma, Boston'daki Harvard Medical Okulu tarafından yapıldı. Araştırma, incelenen ailelerin büyük bölümünde otizme, hatalı DNA bileşiminin ve doğum sonrasındaki fiziksel ve sosyal çevre etkilerinin yol açtığını da gösterdi. Mutasyonlar, beynin gelişiminde büyük öneme sahip genlerin ve erken çocukluk dönemine kadar harekete geçirilen beyin hücrelerinde hasara yol açıyor. Araştırmaya dahil edilen ailelerden 88'inde birinci dereceden kuzen evliliği olduğu ve bu tür evliliklerin sonucunda nörolojik doğum kusurunun neredeyse yüzde yüz oranında olduğu da hatırlatıldı.
7 Şubat 2012 Salı
Otizm Tedavisinde Yeni Gelişme
Bilim adamları, erken teşhisi önemli, ancak bir o kadar da zor olan otizmhastalığına 10 dakikada tanı konulmasını sağlayabilecek bir yöntem geliştirdi.
İtalyan La Stampa gazetesinin haberine göre, İngiltere’deki Psikiyatri Enstitüsünden Chiristine Ecker ve ekibi tarafından geliştirilen özel bir yazılım yardımıyla kullanılan manyetik rezonans (MR) görüntüleme yöntemiyle sosyal etkileşimi ve iletişimi engelleyen bir gelişim bozukluğu olan otizm dakikalar içerisinde teşhis edilebilecek.
Geliştirdikleri programın, hastalığın tanısına yardımcı olan anatomik özellikleri belirleyebildiğini kaydeden Ecker ve ekibi, bunun doğruluğunu ispatlamak için 20 otistik yetişkine, dikkat eksikliği olan 20 kişiye ve 20 sağlıklı bireye MR’la beyin taraması yaptırdı.
Elde edilen verilerin analizinde geliştirdikleri programı kullanan bilim adamları, bu şekilde otizm vakalarının teşhisinde yüzde 90 oranında başarı elde etti.
Bilim adamları, geliştirdikleri tekniğin, çocuklarda otizme erken tanı konulmasında etkili olabileceğine dikkati çekti.
Otizle İlgili Çalışmalar
Otizm heterojen bir hastalıktır. Otizm başlığı altında toplanan çoçukların hepsi aynı kefeye konamaz. Otizmin subgrupları tanımlanmalı, buna göre genler, moleküler yolaklar beyinde ve kanda bu yolakların etkileri araştırmalıdır. Şu ana kadar olan bilgiler bunun nöronlar arası bağlantılardan kaynaklanan bir bozukluk olduğu yolundadır. Hepimizin kromozomlarında çok hafif bozukluklar vardır. Küçük DNA parçaçıkları ya silinmiş ya da çoğalmış eğer bu DNA parçaçıkları gen ihtiva ediyorsa; standart 2 gen yerine aynı genden 1 ve 3 tane oluyor. Mesela otizmli bireylerin %1-2 sinde 16 kromozomun 25 gen ihtiva eden bölgesinde bu tür silinme veya duplikasyonlar saptanmış.
Halen otistik bireylerin deri hücreleri çok amaçlı kullanılarak kök hücrelere sonra nöral tüp deneme embiyonik beyin hücrelerine dönüştürülüyor. Böylece yapay otizm beyinleri oluşturularak bu beyinlerin sırrı çözülmeye çalışılıyor. Bu ilk denemelerde bu hücrelerde yakın mesafe bağlantılarının çok fazla, uzak mesafe bağlantılarının ise çok az olduğu görüldü.
Bu da çocukların tek bir alanda çok başarılı olabildikleri halde farklı konulardaki bilgileri birleştirmede neden zorlandıklarını açıklayabilir. Bu arada bazı çevresel faktörlerin de ( bu konuda rivayeti muhtelif; ağır metallerden, fazla tv seyretmeye kadar değişiyor.) beyin hücrelerinde ( nöronlarda) bu genetik değişikleri tetikleyeceği düşünülüyor.
Başka bir araştırıcı da hücreler arası bağlantıyı sağlayan proteinlerin üzerinde çalışıyor. Bu bağlantı proteinlerinde (sinaps proteinleri) genetik değişikliklerin oluştuğunu gösteren çalışmalar da var. Bunlardan nöroliğin denilen proteinde oluşan gen değişikliği yapıldığı zaman farelerde otistik davranışların ortaya çıktığı görülmüş. ( Diğer farelerle ilişki kuramamış ama bazı oyunları daha kolay öğrenmişler, tekrarlayıcı hareketler yapmışlar.)
Örneğin otizmli bireylerin yaklaşık % 10’unu oluşturan “Fragil X” Sendromu denilen hastalıkta bu sinaps (bağlantı) proteinlerine etki eden ilaçlarla davranışsal problemlerde kısa süreli düzeltmeler olduğunun gösteren ön çalışmalar vardır.
Ayrıca beyin görüntüleme yöntemleri ile de ( MR) gibi bu çocuklardaki problemlerin ne olduğunu anlamaya çalışan araştırmacı grupları vardır. ( Bu çocuklarda MR çekmenin tüm zorluklarına rağmen) Akson denilen sinir uçlarını inceleyen görüntüleme yöntemleri de (DTI) bu çocuklarda uzun mesafe bağlantısının bozuk olduğunu desteklemektedir.
Kısaca, otizm bütün uğraşılara rağmen halen gizemini korumaktadır. Biyolojik bir açıklama yapılmadan tedavi geliştirilmesi beklenmemelidir.
Otizm heterojen bir hastalıktır!
Otizm heterojen bir hastalıktır. Otizm başlığı altında toplanan çoçukların hepsi aynı kefeye konamaz. Otizmin subgrupları tanımlanmalı, buna göre genler, moleküler yolaklar beyinde ve kanda bu yolakların etkileri araştırmalıdır. Şu ana kadar olan bilgiler bunun nöronlar arası bağlantılardan kaynaklanan bir bozukluk olduğu yolundadır. Hepimizin kromozomlarında çok hafif bozukluklar vardır. Küçük DNA parçaçıkları ya silinmiş ya da çoğalmış eğer bu DNA parçaçıkları gen ihtiva ediyorsa; standart 2 gen yerine aynı genden 1 ve 3 tane oluyor. Mesela otizmli bireylerin %1-2 sinde 16 kromozomun 25 gen ihtiva eden bölgesinde bu tür silinme veya duplikasyonlar saptanmış.
Halen otistik bireylerin deri hücreleri çok amaçlı kullanılarak kök hücrelere sonra nöral tüp deneme embiyonik beyin hücrelerine dönüştürülüyor. Böylece yapay otizm beyinleri oluşturularak bu beyinlerin sırrı çözülmeye çalışılıyor. Bu ilk denemelerde bu hücrelerde yakın mesafe bağlantılarının çok fazla, uzak mesafe bağlantılarının ise çok az olduğu görüldü.
Bu da çocukların tek bir alanda çok başarılı olabildikleri halde farklı konulardaki bilgileri birleştirmede neden zorlandıklarını açıklayabilir.
Bu arada bazı çevresel faktörlerin de ( bu konuda rivayeti muhtelif; ağır metallerden, fazla tv seyretmeye kadar değişiyor.) beyin hücrelerinde ( nöronlarda) bu genetik değişikleri tetikleyeceği düşünülüyor.
Başka bir araştırıcı da hücreler arası bağlantıyı sağlayan proteinlerin üzerinde çalışıyor. Bu bağlantı proteinlerinde (sinaps proteinleri) genetik değişikliklerin oluştuğunu gösteren çalışmalar da var. Bunlardan nöroliğin denilen proteinde oluşan gen değişikliği yapıldığı zaman farelerde otistik davranışların ortaya çıktığı görülmüş. ( Diğer farelerle ilişki kuramamış ama bazı oyunları daha kolay öğrenmişler, tekrarlayıcı hareketler yapmışlar.)
Örneğin otizmli bireylerin yaklaşık % 10’unu oluşturan “Fragil X” Sendromu denilen hastalıkta bu sinaps (bağlantı) proteinlerine etki eden ilaçlarla davranışsal problemlerde kısa süreli düzeltmeler olduğunun gösteren ön çalışmalar vardır.
Ayrıca beyin görüntüleme yöntemleri ile de ( MR) gibi bu çocuklardaki problemlerin ne olduğunu anlamaya çalışan araştırmacı grupları vardır. ( Bu çocuklarda MR çekmenin tüm zorluklarına rağmen) Akson denilen sinir uçlarını inceleyen görüntüleme yöntemleri de (DTI) bu çocuklarda uzun mesafe bağlantısının bozuk olduğunu desteklemektedir.
Kısaca, otizm bütün uğraşılara rağmen halen gizemini korumaktadır. Biyolojik bir açıklama yapılmadan tedavi geliştirilmesi beklenmemelidir.
Ocak-Şubat 2011 Sayısı
California, USA
Nasıl Uygulanıyor?
İşitsel Eğitim'de Dr. Guy Berard'ın buluşu olan "audiokinetron" adlı bir cihaz kullanılıyor. Bu cihaz başka bir ses kaynağından verilen sesleri modüle ediyor, sesleri 15 - 25 bin frekansa kadar değiştirebiliyor. Bir kaset ya da diskçalarla bağlantılı olarak kullanılan "audiokinetron" programlanarak, hastanın durumuna, ihtiyaçlarına göre frekanslar arttırılabiliyor. İstenmeyen frekanslarsa yok edilebiliyor. Sağ ve sol kulağa ayrı ayrı desibelde, volümde ses verilebiliyor. Müzik türünün tedavide bir önemi yok. Ama çocukların zevkle dinleyebilmesi için melodik, zengin ritmli müzikler tercih ediliyor. Çeşitli frekanslar beynin ilgili bölümlerine bu müziğin içinden kamufle edilerek yollanıyor. Beyne ulaşan bu ses dalgaları beynin bazı bölgelerini uyarıyor ve tüm frekans eşiklerini eşit düzeye getirerek aşırı duyarlılık, asimetrik ya da ağrılı algılamayı ortadan kaldırıyor ya da minimuma indiriyor.
İşitsel Eğitim günde iki kez 30'ar dakikalık seanslarla iki haftada gerçekleştiriliyor. Toplamı 10 saat olan 20 seansta tedavi tamamlanıyor. Tedavinin etkileriyse onbeş gün - altı ay içinde görülebiliyor. Altı ay sonunda istenen gelişme sağlanamamışsa tedavi tekrarlanıyor.
Otistik, Disleksi Ve Hiperaktif İşitsel Egitim
Avrupa ve ABD'de otistik, disleksi ya da hiperaktif çocukların tedavisinde uzun süredir kullanılan bir yöntem: Zihinsel bozukluklar ve işitsel algı problemleri müzik yoluyla düzeltiliyor. Türkiye'de de psikolog doktor Murat Güvençer'in uyguladığı yöntemde başarı oranı yüzde 75.
İlkokul ikinci sınıf öğrencisi M.K., sınıfındaki diğer çocuklar gibi kıpır kıpır, cıvıl cıvıl. Oysa iki yıl öncesine kadar hayatla bağları kopuktu, "boğuk boğuk öten sesler"le çevrili dünyasında tek başınaydı. "Oğlum yedi yaşındaydı ama konuşamıyordu. Elliye yakın kelime biliyordu ama bunları yerli yersiz kullanıyor, hiç cümle kuramıyordu. Onunla konuşmayı milyonlarca kez denedim, beni anlayamıyordu, sanki başka bir dünyadaydı" diye anlatıyor annesi o günleri...
Bebekken orta kulak iltihabı geçirmişti M.K. İlerleyen yaşına rağmen konuşmayı sökemeyince, işitme problemi olabileceği düşüncesiyle doktorlara taşındı. Ama kulaklarında fiziksel bir sorun yoktu, duyabiliyordu. Bu kez, otistik ya da hiperaktif olabileceği şüphesiyle davranışları bir kasete çekilip İngiltere'deki uzmanlara yollandı. Hayır, otistik de değildi. Annesi kendini onun tedavisine adamıştı ama sonuç alınamıyordu. Bir gün gazetede "işitsel tedavi"den, "konuşamayan çocuklar"dan bahseden bir yazı okudu ve psikolog doktor Murat Güvençer'in kapısını çaldı. M.K.'da zihinsel gelişme bozukluğu vardı, hemen "İşitsel Eğitim"e başlandı. Annesinin deyimiyle şimdi "bülbül gibi" konuşuyor. "Bir zamanlar 'boğuk boğuk öten' bir ses olarak algıladığı tüm kelimeleri, cümleleri ve şarkıları; yedi yıl boyunca soramadığı, öğrenemediği herşeyi şimdi keşfediyor."
İşitme = davranış
İşitsel Eğitim (Auditory Integration Training) otizm, hiperaktivite, disleksi, Rett's Disorder, Asperger's Disorder gibi zihinsel gelişme bozukluğundan kaynaklanan hastalıkların tedavisinde uygulanan ampirik bir tedavi yöntemi. Fransız kulak - burun - boğaz uzmanı Guy Berard bu yöntemi tam 30 yıllık çalışma sonucunda geliştirmiş. Avrupa ve ABD'deki çeşitli otizm merkezlerinin yürüttüğü 12 araştırma, bu yolla tedavinin olumlu sonuçlar verdiğini ama yöntemin tam olarak nasıl çalıştığına dair bilimsel bir kanıt olmadığını söylüyor. Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) da yeterli araştırma olmadığından tedavi yöntemini henüz onaylamamış. Ancak İşitsel Eğitim, ABD'de ve Avrupa'da 15 ülkede 10 yılı aşkın bir süredir uygulanıyor. Türkiye'deki geçmişi ise sadece iki yıllık; İşitsel Eğitim'in tek uygulayıcısı olan psikolog doktor Murat Güvençer, aynı zamanda bu yöntemi Türkiye'ye getiren kişi.
"İşitsel Eğitim'i ilk kez 10 yıl kadar önce duyduğumda inandırıcı gelmemişti. Bunun alternatif tedavi ya da para tuzağı olduğunu söyleyenler vardı. Ama birkaç yıl sonra yabancı basında yeniden karşıma çıktığında ilgimi çekti" diyor Güvençer. Fransa'ya gidip Dr. Berard'ın öğrencisi olan Güvençer, bu tedavi yönteminin işitsel ve ruhsal rahatsızlıklar arasında bir köprü kurduğunu söylüyor: "Dr. Berard bu tedaviyi önceleri işitsel problemleri olan hastalara uyguluyormuş. Ama bir defasında hem işitsel problemi olan hem de ağır depresyon geçiren bir hastasının, tedaviden sonra ruhsal olarak da iyileştiğini görmüş. Ve işitsel problemlerin ruhsal dünyayla ilişkisi olduğunu, hatta otizm, disleksi gibi hastalıkların temelinde işitsel problemlerin yattığını düşünerek çalışmalarını zihinsel bozuklukları olan çocuklar üzerinde yoğunlaştırmış."
İşitsel Eğitim'in mimarı Dr. Berard "Hearing Equals Behavior / İşitme Eşittir Davranış" adlı kitabında otizm ve benzeri hastalıklarla işitsel algılama arasında bir bağ olduğunu söylüyor. Berard'a göre sesleri algılamada problemler yaşayan beyin bunu düzeltmeye çalışırken yorgun düşüyor ve bu durum sinir sistemini etkiliyor. Dr. Güvençer de Berard'ı destekliyor: "Zihinsel gelişme bozukluğu olan çocuklarda işitme kaybı olmaksızın hassas işitme, ağrılı işitme ya da asimetrik işitme olabilir. Örneğin çocuk bin frekans bir sesi her iki kulaktan eşit almayabilir ya da bazı frekanslara diğerlerinden daha hassas olabilir; örneğin arı vızıltısını kamyon geçiyormuş gibi duyabilir. Müzik dinlerken sesin sürekli olarak bir açılıp bir kısıldığını düşünün; işte bu tür problemleri olan çocuklar dünyayı böyle algılarlar. Dolayısıyla da bu durum zihinde büyük karışıklığa sebep olur. Beyne etki eden her tür algı bozukluğu dikkat dağınıklığı, zihinsel yorgunluk, duygusal gerilim ve ruhsal bozukluklara sebep olur."
İşitsel Eğitim'e göre beyindeki bu karışıklığı düzeltmenin yolu işitsel algılardaki problemleri çözmekten geçiyor. İşitsel algılama düzeltilirse otizm ve disleksi, hiperaktivite gibi otizmle bağlantısı olan hastalıkların kalıcı tedavisi mümkün olabiliyor.
Mucize değil devrim
"Kızım İrem üç yaşına geldiğinde hâlâ konuşamıyordu" diyen Aslı Şen, Dr. Güvençer'e başvuran annelerden biri. "Kızım bazı seslere de aşırı duyarlıydı, örneğin çamaşır makinesinin sesinden çok korkuyordu. Çok da içine kapanıktı." Aslı Hanım, İrem'in fiziksel bir sorunu olmadığını öğrenince Dr. Güvençer'e başvurmuş. 1.5 yıllık tedavi son derece başarılı bir sonuç vermiş, İrem daha tedavinin ilk haftasında bir - iki kelime söylemeye başlamış. Altı ay sonra tedavi tekrarlandığında İrem'in dili tamamen çözülmüş, çevreyle iletişimi gelişmiş.
Dr. Güvençer bu tedaviyi iki yılda 150 hasta üzerinde uygulamış. "Bunların yüzde 90'ı otistik ya da otistik komponenti olan rahatsızlıklardı" diyor. Tedavi ettiği hastaların yüzde 75'inin son derece olumlu, hatta mucizevi gelişmeler gösterdiğini de sözlerine ekliyor.
"Otizm bir iletişim hastalığıdır" diyor Özgüvenç. "Kendi dünyasında yaşayan bu hastaların etrafla iletişimi, lisanı iletişim amaçlı kullanımı kısıtlıdır. Filmlerde görmüşsünüzdür; elleriyle kulaklarını kapatmaları, seslere aşırı tepki vermeleri hatta kriz geçirmeleri bunun bir göstergesidir. Otizmi tamamen tedavi etmek mümkün değil ama çocuğun işitsel bozuklukları giderilirse dışarıyla iletişimi kolaylaşacaktır. Çocukların diğer tedavilerle beş - on yılda katedebilecekleri yolu bu tedaviyle 15 gün - altı ay gibi kısa bir sürede alabilmek bu alanda gerçekten devrim sayılabilecek bir gelişme!"
Eskiden otistikti...
Zeynep Saatçioğlu 15 yaşındaki oğlu Cem'in otistik olduğunu söylüyor. "Konuşmakta ve algılamakta zorluk çekiyor, bazen bazı şeyleri beş kez anlatmak gerekiyordu. Normal bir okula gidiyordu ama sürekli eğitim takviyesi alıyordu. Orta bir öğrencisi olmasına rağmen ayakkabısını, kravatını bağlayamıyor, yalnız başına dışarı çıkamıyordu." Cem'in bu durumunu düzeltebilmek umuduyla Hacettepe Üniveritesi'ndeki uzmanlara başvuran ailesi, "otistik olduğu için yapacak bir şey olmadığı" cevabını almış. Üç yaşından beri doktorluğunu yapan Dr. Güvençer iki buçuk yıl kadar önce İşitsel Eğitim'i Türkiye'ye getirince, bu yöntemi Cem'de uygulayabileceklerini söylemiş. Tedavi olumlu sonuç vermiş. "Cem şimdi yaşıtlarıyla aynı düzeyde. Düşünüşünde, davranışında, okul hayatında büyük gelişme oldu. Sınıfın en alt seviyesindeyken şimdi en iyiler arasında" diyor anne Zeynep Saatçioğlu.
Pekçok anne - baba bunu "mucizevi bir tedavi" olarak nitelendirse de, Dr. Güvençer İşitsel Eğitim'in, uyguladığı hastaların yüzde 30'unda hiç etkisi olmadığını söylüyor. "Ama tedavi ettiğim hastaların yüzde 75'inde büyük gelişmeler oldu, hatta bazıları dev adımlar attı. Bu gerçekten umut verici ama bunu 'mucize tedavi' olarak nitelemek yanlış olur." Güvençer ne derse desin, artık yüzü gülen ailelerin ortak kanısı şu: "Kaybedecek bir şey ya da bir yan etki yok. Çocuklarımızın geleceği için denemeye değer."
Otizm'de Diyet Tedavisi: Glutensiz Kazeinsiz Beslenme
Genel olarak sindirimi zaten zor olan gluten ve kazeinin, dunya genelinde, cesitli alerjilere veya sindirim sitemini ilgilendiren hastalik ve hassasiyetlere yol actigi zaten bilinmekte, mesela gluten intoleransinin yol actigi colyak hastaligi gibi. Fakat gecen yuzyilin baslarinda bazi uzmanlar, gluten ve kazein ile bazi sinir sistemi problemleri arasindaki ciddi baglantiya dikkat cekmeye basladilar. Gunumuzde de glutenin bazi tur sizofreni ve diger sinir sistemi bozukluklariyla iliskisi en azindan bazi uzmanlar tarafindan kabul edilmekte.
Yine bircok otistik cocuktaki sindirim sistemi sorunlarinin yaygin varligi (kabizlik, ishal, kusma vs), otistik cocuklar tarafindan daha cok gluten ve kazein iceren urunlerin takintili bir sekilde tercih edilmesi, bazi uzmanlarda, otizm ile gluten ve kazeinin bir iliskisi olabilecegi ihtimalini uyandirmistir. Bunun tetkini yapmak aslinda o kadar zor degil. Metabolik hastaliklar ve otizm uzerine uzman bir hekime basvurdugunuzda eminim bunun tesbiti kolaylikla yapilabilir. Bugun glutensiz ve kazeinsiz diyeti deneyen otistik cocuk ailelerinin buyuk bir cogu, diyetten oldukca faydalandiklarini cesitli internet siteleri ve konferanslarda belli ediyorlar. Yalniz bu diyetin faydasi her hekim tarafindan kabul edilmiyor. Bu malesef yine benim alanimin biraz disina kaciyor. Sanirim en dogrusu, yukarda da belirttigim gibi, uzman bir hekimin gorusune basvurmak. En altta sagda faydali yazilar kategorisi altinda Prof. Dr. Ahmet Aydin'in otizm ve beslenme uzerine olan bir calismasini iceren linki koydum. Ozellikle aileler icin oldukca yararli bilgiler icerdigini dusunuyorum.
2. Egitim ve Erken Mudahaledeki Gelismeler:
a. Erken Mudahale: Kanada ve Israil'de yapilan en son calismalar, erken mudahalenin onemini bir kez daha gozler onune seriyor. Burda, Kanada'da 40 ayin altinda olan 130 cocukla yapilan bir calismayi ozetleyecegim. Cocuklar uzmanlar tarafindan haftada 35 saat yogun uygulamali davranis analizi egitimine tabi tutuluyorlar. Bir sene sonunda yapilan testlerde cocuklarin % 47'si normal gelisim surecini yakalayabiliyor. Cocuklarin % 20'sinde otistik belirtiler, en azindan standard testlere gore, tamamen kayboluyor. Ve bu hizli gelismeyi en cok belirleyen faktor ise yas. Diger bir ifadeyle cocuk, erken mudahaleye ne kadar erken baslarsa, egitim o kadar etkili oluyor. Dikkat edin bu calismadaki cocuklarin hepsi zaten 40 ayin altinda. Yani ay farkinin bile ne kadar etkili olabilecegi bir kez daha erken teshisin onemini gundeme getiriyor.
b. Bilgisayar Destekli Egitim: Farkli yas gruplarindaki ve farkli seviyelerdeki otistik cocuklar icin degisik bilgisayar programlari gelistirilmis. Duygulari anlama cd'leri, ses tonunu duzenleme cd'leri, nasil arkadaslik kurulacagini anlatan cd'ler, sosyal icerikli hikayeler anlatan cd'ler, kucuk cocuklar icin uygulamali davranis analizi cercevesinde hazirlanan kavram ve dil ogretimi cd'leri vs. vs. Yalniz bu cd'ler oldukca pahaliydi (tanesi 100 dolardan basliyor). Asagidaki web sitelerinde bu cd'leri bulabilirsiniz. Kredi kartiyla ismarlarsaniz Turkiye'ye kadar gonderiyorlar. Yalniz bu cd'lerin hepsi Ingilizce. Ne kadar faydasi olur bilemiyorum. Ama bilgisayar yazilimindan anlayan birilerine ilham verir ve belki bu sekilde Turkce cd'ler de gelistirirler diye asagiya web sitelerini koymak istedim.
Otizmde en son gelismeler benden simdilik bu kadar!
1. Genetik ve Tibbi Calismalar:
a. Shank3 geni: Fransiz bir genetik bilimcinin sunmus oldugu calisma belki de beni en cok etkileyen calismalardan biriydi. Bilindigi gibi otizmin buyuk olcude genetik sebeplerden kaynaklandigi artik tamamen kabul ediliyor. Ancak insan vucudundaki hangi genlerin veya genetik degisikliklerin otizme yol actigi hala tam olarak anlasilmis degil. Shank3 geni adi verilen bir gendeki degisikligin (buna tibbi literaturde 22q eksikligi veya 22q deletion adi veriliyor) otizmle, ozellikle de otistik cocuklardaki dil problemleriyle olan iliskisi cok yakin bir zamanda tesbit edilmis durumda. Bence bu gelecekteki calismalar icin oldukca aydinlatici ve umut vaadedici.
b. Yakin zamana kadar uzmanlar arasindaki en buyuk tartisma konularindan birisi de endustriyel atiklar, evlerde ve gunluk hayatta maruz kaldigimiz kimyasal maddeler, metaller, ilaclar vs. gibi "cevresel" etmenlerin, sinir sistemini dogrudan etkileyebildigi icin, otizmle baglantisinin olup olmadigiydi. Son zamanlarda binlerce otistik cocugun taranmasiyla yapilan calismalar bu baglantiyi dogruluyor. Amerika'da guney Kaliforniya'da tarlalarda sezonluk isci olarak calisan Meksika kokenli ailelerin uzun vadede taranmasiyla yapilan bir calisma bunu butun carpiciligiyla ortaya koyuyor. Amerika'da Meksikalilar gibi Latin Amerika kokenlilerde otizmin gorulme sikligi, farkli sebeplerle de olsa, beyaz nufusun oldukca altinda. Yukarda bahsettigim calismada, tarlalarda calisan hamile kadinlardaki pestisid (tarimsal bocek ilaci) miktarlari tesbit edilmis. Cocuklar dogduktan sonra da bunyelerindeki pestisid miktari berlirli araliklarla taranmis. Yalniz burda dikat edilmesi gereken nokta, bu pestisid miktarlari Amerika Tarim Bakanligi'nin kontrolu altinda olup, insan vucudu icin tehlike olusturma sinirinin altinda. Genel olarak, bu grupta otizm orani Amerika'da 150'de 1 olan genel otizm oranindan uc kat daha fazla olarak tesbit edilmis. Ayrica, pestiside daha cok maruz kalmanin otizm riskini artirdigi belirlenmis. Bu calismadaki belki de en ilginc sonuc, pestisid ile sadece otizm arasinda baglantinin saptanmis olmasi. Yapilan tarama sonucunda, pestiside maruz kalma, dikkat eksikligi ve hiperaktivite bozuklugu veya diger cocukluk cagi noro-psikiyatrik sorunlari icin normalin uzerinde bir risk faktoru olusturmuyor.
Son olarak bu calisma kimseyi panikletmesin. Bunlar istatistiksel calismalar olup, ille de sizin cocugunuzda da ayni sorunun olabilecegi anlamina gelmiyor. Ama yine de bazi soru isaretlerini aciklama yonunde bence oldukca aydinlatici.
6 Şubat 2012 Pazartesi
Otizm anne karnında tespit edilebilecek
İngiltere Cambridge Üniversitesi bilim adamının yaptığı araştırma ile geliştirilen yöntemle, anne karnındaki bebeğe otizm testinin yapılmasının olası hale geldi. Bilim adamlarına göre, otizm testiyle ilgili süreç down sendromunun anne karnında tespitine olanak sağlayan amniyosentez yöntemiyle mümkün olabilecek.
Cambridge Üniversitesi Otizm Merkezi tarafından 235 çocuğun doğumdan 8 yaşına gelene kadarki dönemlerinin izlendiği ve sonuçta bu çocukların arasında, annelerinin gebelikleri sırasında amniyo sıvısında yüksek oranda testesteron bulunanlarda, sosyalleşme eksikliği, konuşma güçlüğü gibi otizmin karakterine uyan özelliklerin tespit edildiği açıklandı.
Bilim adamları, şimdi bu konuda ulusal düzeyde bir tartışma ortamı yaratılması ve konunun etik açıdan değerlendirilmesinin ardından, etik olduğu sonucuna varılması halinde testin yaygın biçimde uygulanmasına ve otizm tehlikesi görülen hallerde de kürtaj yapılmasına izin verilmesini öneriyor.
Bilim adamlarını tek düşündüren ise testin sonrasında bebeğin otistik doğabileceğinin tespiti halinde, kürtaja izin verilmesi gerekip gerekmediği sorusunun yanıtının bulunması. Zira bilindiği gibi otistik çocuklar görebiliyorlar, hatta içlerinden ünlü matematikçiler ve müzisyenler bile çıkabiliyor.
Bunun yanı sıra otistik olup hiçbir şekilde hayatla bağlantı kuramayan ve bütün yaşamını otistik hastalar için dizayn edilmiş özel kurumlarda geçirenlere de rastlanabiliyor.
Bilim adamları, bu nedenle toplumun ve otistik bir bebek sahibi olma olasılığı yüksek tespit edilen ebeveynlerin bu tür vakaların kürtajla sonlandırılması gerekip gerekmediği konusunda karar vermesinin güçlüğüne dikkat çekiyor.
Öte yandan otistik çocuk sahibi Ailelerin büyük çoğunluğunun ise teste daha şimdiden karşı çıktıkları ve bu testin serbest bırakılması halinde hem otistiklere yönelik ayrımcılığın artmasından hem de devletin otistik çocuk sahibi ailelere verdiği desteğin azalmasından korktukları belirtiliyor.
"Oyuncakla oyun biçimi otizmi işaret edebilir'
Bebeklerin oyuncaklarla alışılmışın dışında bir biçimde oynamasının otizm belirtisi olabileceği bildirildi.
Amerikalı bilim adamlarının yaptığı ve "Autism' dergisinde yayımlanan araştırmada, bu bulgunun, otistik olma ihtimali bulunan çocukların durumunun ailelerce önceden saptanması ve tedaviye daha erken başlanmasını sağlayabileceği bildirildi.
California Üniversitesinden Sally Ozonoff ve ekibi, otistik bebeklerin oyuncakları diğer çocuklardan çok daha fazla eğip büktüğünü, evirip çevirdiğini ve şişe gibi objelere gözlerinin ucuyla veya sabit bakışlarla baktığını saptadı.
Ozonoff, oyuncaklarla alışılmadık şekilde oynanmasının, otizm belirtileri listesine eklenebileceğini belirterek, "Otistik bir çocuk ne kadar erken tedavi edilirse, bu çocuğun geleceği üzerinde o kadar etkiniz olur' dedi.
Ozonoff ve ekibi araştırmalarını, kardeşleri otistik olduğu için otizm riski bulunduğu düşünülen 1 yaşındaki 66 bebek üzerinde yaptı.
Bu bebeklerden 9'una daha sonra otizm tanısı konuldu. Tanı konulanların 7'sinin oyuncakları çok daha uzun süreler eğip büktüğü, evirip çevirdiği ve objelere yandan baktığı görüldü.
Amerikan Pediatri Birliği, 2 yaşına gelmeden önce bütün çocukların otizm bulunup bulunmadığını anlamak için incelenmesi tavsiyesinde bulunuyor.
Otizmin nedeni bilinmiyor, ancak genetik ve çevresel faktörlerden kaynaklandığı tahmin ediliyor. Hastalık genellikle 3 yaşa kadar teşhis ediliyor.
Otizm anne karnında tespit edilebilecek ,
yazısı sadece bilgilendirme içindir. Hiç bir zaman kendi kendine tanı ve tedavi amacını taşımaz. Otizm anne karnında tespit edilebilecek ile ilgili sağlık probleminiz varsa mutlaka Doktorunuza danışmanız gereklidir.Otizm tanısı ilk ay konabilir
Uzmanlar, kelime anlamı ‘kendine dönük' olan otizmin; ‘çocukluk çağının ilk 3 yılında başlayan, sosyal, duygusal gelişmedeki gecikme, gerilik, gariplik, lisan gelişiminde gecikme ve gariplikler, birtakım dönme, sallanma, parmak ucunda yürüme gibi tekrarlayıcı davranışlarla seyreden bir bozukluk grubu olduğunu' söylüyor.
İÜ Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nahit Mukaddes, erken tanının önemini belirterek, ailelere şu uyarılarda bulundu:
"Çocuk, yaşamının ilk bir ayında annesiyle göz göze gelmiyorsa, 4-5 aylıkken kucağa alındığında kendini koltukta bırakır gibi bırakıyorsa, 9-10 aylıkken bay-bay yapmayı ya da öpücüğü öğrenemiyorsa, bir yaşında ‘anne, baba' diyemiyorsa, iki yaşında cümle kuramıyorsa, hemen bir doktora başvurulmalı.'
Otizmin tedavisi için en geniş araştırma
ABD Ulusal Otizm Birliği, hastalığın genetik kökenlerini belirleyebilmek amacıyla uluslararası bir araştırma başlattı. ABD, Kanada, Britanya ve çeşitli Avrupa ülkelerinden 170 bilim adamının yer aldığı araştırma için, kendisi ya da ailesinde herhangi biri otizm hastası olan 6 bin kişinin DNA'sı incelenecek.
Otizmin genetik kökeniyle ilgili olarak bugüne kadar yapılmış en geniş kapsamlı araştırma yapılıyor. Kişinin iletişim kurmasını engelleyen hastalığı birkaç gen ya da çevresel etkenlerin tetiklediği sanılıyor. Bilim adamları ancak kökeni bulduklarında, uygun tedavi yöntemlerinin geliştirilebileceğini söylüyor. Otizmin henüz bilinen bir tedavisi yok.
Psikososyal yoksunluk
10. Psikososyal yoksunluk: Fiziksel ve duygusal yoksunluk içinde olan çocuklarda apati, içe çekilme ve uzaklık görülebilir. Dil ve motor becerileri gecikebilir. Ancak bu çocuklar uygun psikososyal ortamlarda tekrar bulundurulursa hemen her zaman bu belirtilerde düzelmeler meydana gelir. Otistik bozuklukta psikososyal ortam düzeltilse bile belirtiler devam eder.
Seçici konuşmazlık
9. Seçici konuşmazlık: Seçici konuşmazlık, başka durumlarda konuşuyor olmasına karşın özgül bir takım toplumsal durumlarda sürekli olarak konuşmazlık gösterme şeklinde tanımlanır. Sadece belirli toplumsal durumlarda konuşmama, toplumsal etkileşimde ve iletişimde önemli nitel bozulmanın olmaması, davranış ilgi ve etkinliklerinde sınırlı , basmakalıp ve yineleyici örüntünün olmaması ile seçici konuşmazlık otistik bozukluktan ayırt edilebilir.
Doğumsal sağırlık ya da ciddi işitme bozukluğu:
Sayfamızı Beğenmenizle
Mutluluk Duyarız
Mutluluk Duyarız