Pages

Subscribe:

Ads 468x60px

21 Ekim 2009 Çarşamba

Otizmin Görülme Sikligi

Otizmin Gorulme Sikligi

Su andaki rakamlar, otizmin gorulme sikliginin her 250 dogumda 1 oldugunu gostermektedir (Bu rakam, sadece ABD'deki istatistikleri kapsamaktadir). Fakat, her 4 erkek cocuga karsi 1 kiz cocugunun otizm teshisi aldigi hesaba katildiginda, bu oranin erkek cocuklarinda daha yuksek oldugu gozlenir (kulaga ne kadar urkutucu gelse bile bu yaklasik olarak dogan her 156 erkek cocugundan birinin otizm teshisi aldigini gosterir). Cok yakin bir zamanda Amerika Hastalik Kontrol ve Onleme Merkezi'nin (Center for Disease Control and Prevention) yaptigi arastirmaya gore, otizm orani dogan her 166 bebekten birini kapsamaktadir! Yalniz, bu rakamlarin otizmde gercek bir artisi mi gosterdigi, ya da otizmde en azindan batili ulkelerde erken teshis olceklerinin gelismesi ile alakali istatistiksel, yapay bir artis mi oldugu halen tartisma konusudur. Batili ulkelerde bazi unlu isimlerin cocuklarinin da otizm teshisi almasi ile beraber (Sarkici Tony Braxton'in oglu, oyuncu Jenny McCarthy'nin oglu, Bill Cosby'nin yakin bir akrabasi vs.) , kamuoyunda otizm ile ilgili daha ciddi bir bilinclenme olusmustur.

Agir Metaller, Asi ve Otizm Baglantisi

Agir Metaller, Asi ve Otizm Baglantisi

Civa, maruz kalindigi takdirde sinir ve sindirim sisteminde ciddi tahribatlara yol acabilecek agir metallerden olup, otizme neden olabildigi tesbit edilmis ender maddelerden birisidir. Civa bugun agirlikla kimya endustrisinde kullanilmakta (bkz. cesitli petrol bazli maddeler ve ozellikle de yuksek oranda sulfur iceren komur. Bir diger civa iceren madde ise flurosan lambalar!). Bu metal turune maruz kalma, daha cok uretiminde civa kullanan ve atiklari civa iceren fabrika ve isletmelerin yakinlarinda yasayan sahislar icin soz konusu. Fakat malesef, artik global bir endustrilesmeden soz ettigimiz icin, ve bazi ulkelerin endustriyel atik konusunda baglayici yasalarinin bulunmamasi yuzunden kimin bu metale ne kadar maruz kaldigini tesbit etmek kolay degil. Yalniz, bazi sulardan cikartilan balik turleri ciddi oranlarda civa icerebiliyor (Kimseyi panikletmek gibi olmasin kesinlikle ama, Amerikan Pediyatri Birligi, yakin zamanlarda, hamile kadinlari bazi tur baliklari tuketmemeleri konusunda uyaran bir bildiri yayinladi). Son olarak civa, son yillarda otizm tartismalarinda gundeme oturan bir diger konunun da icerigini olusturmakta: Asi ve otizm baglantisi. Malesef bazi asi markalarinda timerosal denilen ve civa iceren bir madde bulunuyor. Bu miktar, bir cok yasal duzenlemelerde bildirilen miktarin altinda. Diger bir deyisle, bazi uzmanlar bu miktardaki civanin zararinin olmayacagini iddia ediyor. Ote yandan karsi grup ise, asilarin icindeki civa ne kadar az olursa olsun, kucuk bebeklerin sisteminin bu miktara tahammul edemeyecegi gorusunu savunuyor. Literaturde her iki tarafi da destekleyecek arastirma var. Civa iceren asilar, Kanada gibi bazi batili ulkelerde yasaklandi, ama bu konuda kesin lafi soylemek benim boyutlarimi biraz asiyor. Yalniz sunu soylemekle yetinecegim. Bircok aileyi tereddude dusuren uclu asinin otizme yol acmadigi, icinde Dunya Saglik Orgutu'nun de bulundugu bircok saglik otoritesi tarafindan onaylanmis durumda.
Otizmle baglantisi tespit edilmis bir diger agir metal ise kursun. Yine kursun da daha cok kimya endustrisinde kullaniliyor. Gelismis ulkelerde cogu uzman, otizm teshisi konulan cocuklarin kanlarinda, civa veya kursun gibi agir metal olup olmadiginin tesbit edildigi testleri standard prosedur olarak onermeye basladi. Uygulanan tedavi yontemi ise
kilasyon (chelation) terapisi. Kilasyon terapisinde, vucuda verilen bazi maddeler kandaki metallere yapisip bosaltim sistemiyle organizmadan atiliyor. Yurtdisinda dahi bircok donanimli hastanede bu uygulama yapilmiyor. Daha cok belirli klinikler ve alternatif tip uzerine uzmanlasmis hekimler bu uygulamayi yapiyor. Turkiye'de uygulamasi olup olmadigini bilmiyorum. Yalniz bu konuda belirtmek istedigim nokta, kilasyon tedavisine baslamadan once kanda agir metallerin tesbit edilmis olmasi. Aksi takdirde bu uygulamanin ciddi yan etkileri olabiliyor.

Otizm'de Diyet Tedavisi

Otizm'de Diyet Tedavisi: Glutensiz Kazeinsiz Beslenme

Otizm'de diyet tedavisi, baslica iki alerjen maddenin cocuklarin diyetinden tamamen cikarilmasi ile saglaniyor: gluten ve kazein. Gluten, bugday urunlerinde bulunan temel bir protein (bugday, bulgur, ekmek, pide, simit vs); ayrica gluten, bazi soslar ve kivam artiricilarda da bulunabiliyor (soya sosu, salata soslari, aci sos, bazi sirke cesitleri vs) . Kazein ise yine bir protein cesidi olup sut ve sut urunlerinde bulunmakta (sut, yogurt, tereyagi, peynir vs). Gluten ve kazein cesitli sebeplerle iyi sindirilemedigi takdirde, beyinde morfin seklinde hareket edebiliyor. Vucutta ciddi sekilde bagimlilik yapabilen bu madde, ayni zamanda davranis bozukluklarina da sebep olabiliyor. Goruldugu gibi, bu iki protein turu sadece sindirim veya bagisiklik sistemini etkilemekle kalmayip, sinir sisteminde de bozukluklara yol acabilmekte.
Genel olarak sindirimi zaten zor olan gluten ve kazeinin, dunya genelinde, cesitli alerjilere veya sindirim sitemini ilgilendiren hastalik ve hassasiyetlere yol actigi zaten bilinmekte, mesela gluten intoleransinin yol actigi colyak hastaligi gibi. Fakat gecen yuzyilin baslarinda bazi uzmanlar, gluten ve kazein ile bazi sinir sistemi problemleri arasindaki ciddi baglantiya dikkat cekmeye basladilar. Gunumuzde de glutenin bazi tur sizofreni ve diger sinir sistemi bozukluklariyla iliskisi en azindan bazi uzmanlar tarafindan kabul edilmekte.
Yine bircok otistik cocuktaki sindirim sistemi sorunlarinin yaygin varligi (kabizlik, ishal, kusma vs), otistik cocuklar tarafindan daha cok gluten ve kazein iceren urunlerin takintili bir sekilde tercih edilmesi, bazi uzmanlarda, otizm ile gluten ve kazeinin bir iliskisi olabilecegi ihtimalini uyandirmistir. Bunun tetkini yapmak aslinda o kadar zor degil. Metabolik hastaliklar ve otizm uzerine uzman bir hekime basvurdugunuzda eminim bunun tesbiti kolaylikla yapilabilir. Bugun glutensiz ve kazeinsiz diyeti deneyen otistik cocuk ailelerinin buyuk bir cogu, diyetten oldukca faydalandiklarini cesitli internet siteleri ve konferanslarda belli ediyorlar. Yalniz bu diyetin faydasi her hekim tarafindan kabul edilmiyor. Bu malesef yine benim alanimin biraz disina kaciyor. Sanirim en dogrusu, yukarda da belirttigim gibi, uzman bir hekimin gorusune basvurmak. En altta sagda faydali yazilar kategorisi altinda Prof. Dr. Ahmet Aydin'in otizm ve beslenme uzerine olan bir calismasini iceren linki koydum. Ozellikle aileler icin oldukca yararli bilgiler icerdigini dusunuyorum.
Ayrica asgidaki yabanci sitelerden de faydalanabilirsiniz:

Sifatlar

Sifatlar:
Bir cok egitim merkezi sifat egitimini verir (mesela buyuk, kucuk, uzun, kisa, sisman, zayif vs.). Bunun disinda siz de gunluk yasamin bir parcasi olarak sifatlari ogretebilirsiniz. Asagida bununla ilgili bir kac aktivite ornegi verdim.
a. Cocugunuzun sevdigi bir nesneyi alin (mesela oyuncak araba). Arabayi masanin uzerine koyun. "Bak araba. Araba nerde? Masanin ustunde. Ustunde." seklinde komut verin. Sonra arabayi masanin altina koyun "Bak araba masanin altinda. Al-tin-da" komutunu verin. Sonra arbayi cocugunuza vererek "Arabayi masanin altina koy. Altina" komutunu verin. Yalniz bu aktiviteyi oyun gibi oynarsaniz daha etkili olur. Altinda ve ustunde kavramlarini bu sekilde bir kac defa tekrar edin.
b. Cocugunuzla yere oturun. Ayni renkte fakat farkli buyukluklerde iki tane top alin. "Bak bu top. Buyuk top". Sonra diger topu alin. "Bak bu da top. Kucuk top. Kucuk" komutlarini verin. Toplari cocugun onune koyun. Bacaklarinizi acarak karsilikli top yuvarlama oynayin. Ama her seferinde cocuktan farkli topu yuvarlamasini isteyin. Mesela "Topu at. Buyuk topu at" seklinde komut verin. Eger cocugunuz yanlis topu verirse "Hayir kucuk topu degil, buyuk topu at. Buyuk top." seklinde cocugunuzu yonlendirin.
c. Cocugunuz (mesela) cay vs. ictiginde onune bir cay kasigi bir de corba kasigi koyun. Caya seker atip "hadi cayi karistiralim. Kisa kasikla. Kisa kasik. Kisa" seklinde cocugu yonlendirin. Eger yanlis kasigi secerse "hayir uzun kasik degil, kisa kasigi al" seklinde komut verin. Uzun kavramini ise yine ayni sekilde cocugunuz corba icerken tekrarlayabilirsiniz.
Yukardaki ornekler benim aklima gelenler. Ama bu ornekleri istediginiz kadar degistirip, zenginlestirebilirsiniz.

Soyut kavramlar:

Bir cok egitim merkezi cocuklara renk (kirmizi, mavi, sari, yesil vs.) ve sekil (daire, ucgen, kare vs.) kavramini ogretiyor. Bunlar bir yerde en temel ve nispeten somut kavramlar. Ama cocugunuz bu temel kavramlari "tamamen" ogrendiginde daha soyut kavramlara gecilmelidir. Soyut kavramlar, dil ve dusunce gelisiminin temel tasi olduklari gibi, ustun fonksiyonlu otistik bireylerde bile hayatlari boyunca sikinti cekebilecekleri bir alani olustururlar. Asagida bazi soyut kavramlara ornekler verdim. Bu soyut kavramlari kartlar yardimiyla veya kendi yaraticiliginizi kullanarak gelistirdiginiz degisik tekniklerle cocugunuza ogretebilirsiniz. Yalniz, sekil ve renk gibi somut kavramlari ogrenmekte tamamen zorlanan veya hicbir ifade edici kelimesi bulunmayan cocuklarla bana gore kesinlikle soyut kavram calisilmamali. Otistik cocuklarin egitiminde en onemli noktalardan birisi de her seyin zamanla asama asama ogretilmesidir. Daha ikinci basamagi cikmakta zorlanan bir cocuktan sekizinci basamaga atlamasini beklemek cok da dogru degil. Unutmayin, her sey sabirla olmali.
a. Duygular: Mutlu, uzgun, kizgin, korkmus, sasirmis, yorgun, hasta vs. Bu duygu ifadelerini kartlar, resimler, veya kendi yuz mimiklerinizi bile kullanarak ogretebilirsiniz.
b. "Genel" kavramlar: Cocugunuz mesela bir kac hayvan ismi, tasit ismi, oyuncak ismi vs ogrendiginde ve konusmasi hizlanmaya basladiginda asagidaki kavramlari "kategori" seklinde ogretin. Mesela masaya iki tane hayvan karti koyun (kedi ve kus), ve bir kac tane de baska kategoriden nesneler koyun (hayvan olmayan kartlar, mesela muz, top, araba vs.). Cocuga ilk once "Bak bunlar hayvan. Kedi ve kus. Kedi bir hayvan. Kus da bir hayvan" seklinde hayvanin bir kategori oldugunu ogretin. Daha sonra "Hayvanlar nerde? Bana hayvanlari ver" seklinde komut vererek cocgunuzdan bu kartlari size vermesini bekleyin.
Diger kavram gruplarina ornekler ise oyuncak, meyve, sebze, giyecek, tasit vs. gosterilebilir.
Yalniz kavram gruplari oldukca soyut olduklari icin egitimin henuz ilk asamalarinda kesinlikle ogretilmemelidir.

Disarida

Disarida:
En iyi egitimin haftada en az 25 - 30 saat olmasi gerektigini soyledigimde, bu bazi ailelerin gozunu korkutabilir demistim. Ama cocukla gecirilen her an egitimin bir parcasi olabilir. Bunun en guzel orneklerinden biri de alisveris yapmak icin, bakkala gitmek icin, misafirlige gitmek icin vs. disariya ciktiginizda gerceklesebilir.
Cocugunuzun ilgisini ceken bir sey gordgunuzde yolda kisa bir muddet icin durun ve cocugunuzun gozlerinin icine bakarak (mesela) yoldan gecen bir otobusu parmaginizla gosterin:
"Aaa, bak bu ne?" cocuk cevap vermezse "Otobus, bak bu otobus, o-to-bus" seklinde siz cocugunuzu yonlendirin. Cocugun tekrar etmesi icin "kesinlikle" baski yapmayin veya sabirsizlanmayin. Zamanla bu kelimeleri soyleyecektir. Asagida disardaki nesnelere ve calismalara bir kac ornek verdim, ama bunlar tamamen sizin ve cocgunuzun gunluk hayatta karsilastiklari veya cocugunuzun disarda ozellikle ilgilendigi nesneleri kapsamalidir.
a. Bir cogumuzun evde hayvani olmadigindan, disarisi (ozellikle Istanbul'da) kedi ve kopek gibi hayvanlari tanitmak icin ideal. Mesela parkta bir kedinin yanina giderek
"Aaa, bak bu ne?" cevap gelmeze "Bak kedi, kedi, ke-di" diye tekrar edin. Ayrica hayvanlarin cikardagi sesleri ogretme, konusma icin ideal yontemlerden birisidir. "Miyaav, kedi miyaavv der" seklinde hayvanlarin cikardigi sesleri taklit edin. Eger hayvanlardan korkmuyorsaniz dokunmak da en iyi ogretim tekniklerinden birisidir.
b. Bir cok otistik cocuk arabalara takintili sekilde ilgi duyar. Tasitlari ogretmenin en iyi yolu da disarda gecirdiginiz zamandir.
c. Yiyecek-icecekleri ogretmenin en iyi yollarindan birisi de marketler! Bazi otistik cocuklar ailelerine markette zorluk cikarabilir. Ama eger boyle bir sorununuz yoksa, ekmek, su, sut, yogurt, makarna vs. gibi yiyecekleri cocugunuza markette ogretebilirsiniz.
d. Cocugunuzun seviyesine gore agac, cicek, cocuk, amca, teyze, gunes, gokyuzu, deniz gibi kavramlari ogretmenin en iyi yolu da disarda gecirdiginiz zamandir.

Evin bolumlerini tanima

Asagida, egitimde biraz daha ilerlemis cocuklar icin dort farkli alanda uygulamali davranis analizi cercevesinde aktivite ornekleri verdim. Umarim faydali olur.

Evin bolumlerini tanima:
Cocugu karsiniza alin ve asagidaki komutlari verin.
a. "Mutfak nerde? Mutfaga git."
b. "Banyo nerde? Banyoya git."
c. (Eger tuvalet ayriysa) "Tuvalet nerde? Tuvalete git."
d. "Senin odan nerde? Odana git."
e. (Eger varsa) "Kardesinin odasi nerde? Kardesinin odasina git."
f. "Anneyle babanin odasi nerde? Anneyle babanin odasina git."
Yukardaki odalari evinizdeki bolumlere gore degistirip genisletebilirsiniz. Sadece bir bolumden baslayin, ve cocuk bir bolumu tam anlamadan diger bolume gecmeyin. Her komutu cocugun gozlerinin icine bakarak, ve anlasilir bir sekilde verin. Eger bir kac tekrardan sonra komutu anlamazsa, cocugun elinden tutarak sordugunuz bolume beraber gidin. Evin bir bolumune vardiginizda tekrar
"Nerdeyiz simdi? Burasi neresi?" seklinde sorun. Eger cocuk cevap vermeze "Burasi neresi? Burasi mutfak. Bak mut-fak. Mutfak" seklinde tekrar edin. Her bir bolumu her gun en az uc dort defa tekrarlayin, ve cocuk bir bolumu iyice ogrenene kadar surekli tekrar edin.

Otizm'de En Son Gelismeler

Iki hafta kadar once Uluslararasi 7. Otizm Konferansi'na katilmak icin Londra'daydim. Kisa adi IMFAR olan bu konferans, daha cok aile birliklerinin sponsorlugunda gerceklesen; otizmde tibbi, genetik, ve egitimsel en son gelismeleri desteklemek ve takip etmek uzere olusturulmus en buyuk konferans. Bu yazida da konferansta sunulan otizm alanindaki en son gelismeleri anlatmaya calisacagim.
Benim konferansta takip ettigim ve en cok dikkatimi ceken gelismeleri iki konu basligi altinda ozetleyebilirim.
1. Genetik ve Tibbi Calismalar:
a. Shank3 geni: Fransiz bir genetik bilimcinin sunmus oldugu calisma belki de beni en cok etkileyen calismalardan biriydi. Bilindigi gibi otizmin buyuk olcude genetik sebeplerden kaynaklandigi artik tamamen kabul ediliyor. Ancak insan vucudundaki hangi genlerin veya genetik degisikliklerin otizme yol actigi hala tam olarak anlasilmis degil. Shank3 geni adi verilen bir gendeki degisikligin (buna tibbi literaturde 22q eksikligi veya 22q deletion adi veriliyor) otizmle, ozellikle de otistik cocuklardaki dil problemleriyle olan iliskisi cok yakin bir zamanda tesbit edilmis durumda. Bence bu gelecekteki calismalar icin oldukca aydinlatici ve umut vaadedici.
b. Yakin zamana kadar uzmanlar arasindaki en buyuk tartisma konularindan birisi de endustriyel atiklar, evlerde ve gunluk hayatta maruz kaldigimiz kimyasal maddeler, metaller, ilaclar vs. gibi "cevresel" etmenlerin, sinir sistemini dogrudan etkileyebildigi icin, otizmle baglantisinin olup olmadigiydi. Son zamanlarda binlerce otistik cocugun taranmasiyla yapilan calismalar bu baglantiyi dogruluyor. Amerika'da guney Kaliforniya'da tarlalarda sezonluk isci olarak calisan Meksika kokenli ailelerin uzun vadede taranmasiyla yapilan bir calisma bunu butun carpiciligiyla ortaya koyuyor. Amerika'da Meksikalilar gibi Latin Amerika kokenlilerde otizmin gorulme sikligi, farkli sebeplerle de olsa, beyaz nufusun oldukca altinda. Yukarda bahsettigim calismada, tarlalarda calisan hamile kadinlardaki pestisid (tarimsal bocek ilaci) miktarlari tesbit edilmis. Cocuklar dogduktan sonra da bunyelerindeki pestisid miktari berlirli araliklarla taranmis. Yalniz burda dikat edilmesi gereken nokta, bu pestisid miktarlari Amerika Tarim Bakanligi'nin kontrolu altinda olup, insan vucudu icin tehlike olusturma sinirinin altinda. Genel olarak, bu grupta otizm orani Amerika'da 150'de 1 olan genel otizm oranindan uc kat daha fazla olarak tesbit edilmis. Ayrica, pestiside daha cok maruz kalmanin otizm riskini artirdigi belirlenmis. Bu calismadaki belki de en ilginc sonuc, pestisid ile sadece otizm arasinda baglantinin saptanmis olmasi. Yapilan tarama sonucunda, pestiside maruz kalma, dikkat eksikligi ve hiperaktivite bozuklugu veya diger cocukluk cagi noro-psikiyatrik sorunlari icin normalin uzerinde bir risk faktoru olusturmuyor.
Son olarak bu calisma kimseyi panikletmesin. Bunlar istatistiksel calismalar olup, ille de sizin cocugunuzda da ayni sorunun olabilecegi anlamina gelmiyor. Ama yine de bazi soru isaretlerini aciklama yonunde bence oldukca aydinlatici.

2. Egitim ve Erken Mudahaledeki Gelismeler:
a. Erken Mudahale: Kanada ve Israil'de yapilan en son calismalar, erken mudahalenin onemini bir kez daha gozler onune seriyor. Burda, Kanada'da 40 ayin altinda olan 130 cocukla yapilan bir calismayi ozetleyecegim. Cocuklar uzmanlar tarafindan haftada 35 saat yogun uygulamali davranis analizi egitimine tabi tutuluyorlar. Bir sene sonunda yapilan testlerde cocuklarin % 47'si normal gelisim surecini yakalayabiliyor. Cocuklarin % 20'sinde otistik belirtiler, en azindan standard testlere gore, tamamen kayboluyor. Ve bu hizli gelismeyi en cok belirleyen faktor ise yas. Diger bir ifadeyle cocuk, erken mudahaleye ne kadar erken baslarsa, egitim o kadar etkili oluyor. Dikkat edin bu calismadaki cocuklarin hepsi zaten 40 ayin altinda. Yani ay farkinin bile ne kadar etkili olabilecegi bir kez daha erken teshisin onemini gundeme getiriyor.
b. Bilgisayar Destekli Egitim: Farkli yas gruplarindaki ve farkli seviyelerdeki otistik cocuklar icin degisik bilgisayar programlari gelistirilmis. Duygulari anlama cd'leri, ses tonunu duzenleme cd'leri, nasil arkadaslik kurulacagini anlatan cd'ler, sosyal icerikli hikayeler anlatan cd'ler, kucuk cocuklar icin uygulamali davranis analizi cercevesinde hazirlanan kavram ve dil ogretimi cd'leri vs. vs. Yalniz bu cd'ler oldukca pahaliydi (tanesi 100 dolardan basliyor). Asagidaki web sitelerinde bu cd'leri bulabilirsiniz. Kredi kartiyla ismarlarsaniz Turkiye'ye kadar gonderiyorlar. Yalniz bu cd'lerin hepsi Ingilizce. Ne kadar faydasi olur bilemiyorum. Ama bilgisayar yazilimindan anlayan birilerine ilham verir ve belki bu sekilde Turkce cd'ler de gelistirirler diye asagiya web sitelerini koymak istedim.
Otizmde en son gelismeler benden simdilik bu kadar!

Otizm Tamamiyla Tedavi Edilebilir mi?

Otizmin tamamen tedavi edilebilir olup olmadigi akdemik cevrelerde tam bir karmasa konusu. Bazi uzmanlar gayri ihtiyari de olsa "otizmden tamamen iyilesen" cocuklar tabirini kullanmaya basladi. Biraz daha ihtiyatli davrananlar ise "otizmden en iyi sonuc alinan cocuklar" tabirini kullaniyor. Yine bir kisim uzman grubu ise otizmde ilerleme olabilmesine ragmen, tamamen iyilesme durumunun soz konusu olmadigi gorusundeler.
Peki nedir bu karmasaya sebep olan durum? Bazi arastirmacilar yaklasik on yil once takip etmeye basladiklari, otizm tanisi almis 2-3 yas grubu cocuklarini bu on yillik sure icinde takip etmeye devem ettiler. Bu grup icinde yaklasik %5 ve10 arasinda bir grup cocugun IQ testleri, otizm testleri, kisilik testleri, sosyal gelisim ve beceri testleri vs. sonucunda tamamiyle normal cocuklarla ayni seviyeyi yakaladiklarini gorduler. Yalniz, dikkat edin bu cocuklar tamamen otizm spektrumunun disina cikan cocuklar. Bir diger ifadeyle, su anda sergiledikleri gelisme, yuksek fonksiyonlu otizm veya Asperger sendromu olarak anilan, otizm spektrumunun en normale yakin ucunda yer alan durmlarin dahi disinda. Bu cocuklarin yillar sonra tamamen normal gelisimi yakalamasina ragmen bazi uzmanlarin tereddut etmesi ise beyin tarama calismalarinin sonucundan kaynaklaniyor. Bu cocuklar her ne kadar psikiyatrik testler ve gunluk hayatta islevsellikte normal seviyeye ulassalar da, beyin tarama testleri hala yer yer anormal organizasyon gosterebiliyor. Bana kalirsa, ki bircok uzmanin gorusu de bu dogrultuda, dogustan normalin disinda gelisim gosteren beyin, yapilan degisik etkin mudahaleler sonucunda, kendini farkli bir dogrultuda yeniden organize edebilir. Bu, insan beynin gostermis oldugu en muhtesem ozelliklerden birisi. Yani kucuk yasta beyinde bir yeti kaybi oldugunda, beyin, kalan kisimlarin kendini yeniden organize etmesiyle, normal fnksiyonlarini tekrar icra edebiliyor; her ne kadar beyin taramasinda (fMRI gibi) normalin disinda bir aktivasyn gorulse bile. Buna tip dilinde beyin esnekligi (brain plasticity) deniliyor.
Peki beynin kendini yeniden organize etmesine yardimci olacak etmenler var mi ve varsa neler? Bunun ilk cevabi sanirim biraz sans faktorunde gizli. Kucuk yasta otizm teshisi alip, sonradan normal ve normale yakin gelisme gosteren cocuklarin en buyuk ortak ozelliklerinden birisi, dile dayali IQ her ne kadar zayif olsa bile, gorsel algilamada fazla bir zorlanmanin olmamasi. Bir diger etmen ise genelde 3 yas oncesinde baslanan, ve haftada en az 20-30 saat uygulanan ozel egitim. Benim soylemek istedigim bir diger konu ise, Amerika'da bilimsel cevrelerde cok da fazla ilgi gormeyen, ama ailelerin ve bazi cocuk doktorlarinin onculugunde uygulamaya gecirilen DAN oranizasyonu. DAN ingilizce "Defeat Autism Now" cumlesinin kisaltilmis hali. Turkcesi ise "Otizmi Simdi Yen." Amerika'da aileler diger ailelere yardimci olmak ve toplumsal bilinc olusturmak amaciyla bunun websitelerini olusturmaya basladilar. Bu websitelerinde, her eyalette yer alan ve organizasyona kayitli doktorlarin isim ve adresleri bulunuyor. Bu doktorlarin yaptigi sey ise cocuktaki butun semptomlari bire bir ele elip tedavi etmek. Mesela, cocukta ishal, kabizlik, kusma gibi sindirim sistemi ile ilgili sorunlar varsa, her turlu gida alerjisi testi uygulanip, cocugun herhangi bir gida maddesine karsi alerjisinin olup olmadigi tespit ediliyor. Gluten ve kazein icermeyen beslenme de bu surecin bir parcasi aslinda, cunku bazi cocuklar sutte bulunan kazein be bugday ununda bulunan glutene karsi kompleks bir alerjik reaksiyon gelistirebiliyorlar. Ayrica, DAN doktorlari, cocuklardaki agir metal zehirlenmesinin tespit edildigi testleri uygulayip, sonuc pozitif ciktiginda kilasyon tedavisi uyguluyorlar. DAN doktorlari ayrica degisik vitamin, mineral, bagirsak florasini duzenleyici bakteri ilaclari vs. de uygulayabiliyor. Akademik cevrede DAN organizasyonunun fazla prestiji olmamasina ragmen, ben bu uygulamayi kesinlikle destekliyorum. Zira yapilan butun test ve uygulamalar uzman doktorlarin gozetiminde gerceklesiyor.
Turkiye'de DAN doktorlarinin olup olmadigini bilmiyorum. Ama asagidaki sitelerde bu konuyla ilgili blgi bulabilirsiniz. Siteler ingilizce malesef. Eger bu sitelerle ilgili sorulariniz olursa, bana ulasabilirsiniz.

7 Ekim 2009 Çarşamba

Kaynaklar

KAYNAKLAR

· Aronsson AM; Lind B, Nylander M, Nordberg M; Dental amalgam and mercury. Biol Metals 1989; 2:25-30

· Baird G, Simonoff E, Pickles A et al., Prevalence of disorders of the autism spectrum in a population cohort of children in South Thames: the special needs and autism project (SNAP), Lancet 368 (2006) (9531), pp. 210–215.

· Baker SM. Clinical strategies in autism. In: Rimland B, ed. DAN!(Defeat Autism Now!) Spring 2002 Conference Practitioner Training. San Diego, CA: Autism Research Institute; 2002. www.antismresearchinstitute.com

· Barregard L, Lindtedt G, Shutz A, et al. Endocrine function in mercury exposed chloralkali owkers. Occup Environ Med 1994, 51 (8)536-540.

· Bertrand J, Mars A, Boyle C, et al. Prevalence of autism in a United States population: the Brick Township, New Jersey, investigation. Pediatrics 2001; 108:1155-1161.

· Biagazzi M, Pierlguigi E; Autoimmunity and heavy metals. Lupus 1994;3:449-453.

· Bjorkman L, Sandborgh-Englund G, Ekstrand J. Mercury in salvia and feces after removal of amalgam fillings. Toxicol Apply Pharmacol 1997;144:156-162.

· Blaxill MF, Baskin DS, Spitzer WO. Commentary: Blaxill, Baskin, and Spitzer on Croen et al. (2002), the changing prevalence of autism in California. J Autism Dev D/sord 2003;33:223-226.

· California Department of Developmental Services. Autistic Spectrum Disorders Changes in the California Caseload An Update: 1999 through 2002. Sacramento, Calif.: State of California; 2003.

· Chang YC, Yeh C, Wang JD. Subclinical neurotoxicity of merucyr vapor revcelaed by a multimodality evoked potential study of chloralkali workers. Amer J Ind Med 1995;27(2):271-279.

· Clarkson TW; Mercury - an element of mystery. N Engl J Med. 1990;323:1137-1139

· Dondero F, Lenzi A, Lombardo F, Gandini L; Therapy of immunologic infertiilty. Acta Eur Fertil 1991;22:139-145

· Duhr E, Pendergrasss C, Kasarskis E, Slevin J Haley B; Mercury induces GTP-tubulin interactions in rat brain similar to those observed in Alzheimer's disease. FASEB J 1991; 5:456.

· Edelson SB, Cantor DS. Autism: xenobiotic influences. Toxicol Ind Health 1998;14:799-811.

· Escheverria D, Hever N, Martin MD, Naleway CA, Woods JS Bittner AC; Behavioral effects of low level exposure to mercury among dentists. Neurotxicoly Teratol 1995;17:161-168

· Frombonne E. Prevalence of childhood disintegrative disorder. Autism, 2002; 6(2): 149-157.

· Frustaci A, Magnavita N, Chimenti C, et. al; Marked elevation of myocardial trace elements in idiopathic dilated cardiomyopathy. J Am Coll Cardiology 1999;33:1578-83

· Gerhard I, Monga B, Waldbrenner A, Runnebaum B Heavy metals and fertility. J Toxicol Environ Health 1998;21;54(8):593-611

· Gerhard I, Frick A, Monga B: Diagnosis of mercury body burden. Clin Lab 1997;43:637-647

· Harrison IA; Some electromchemical features of the in vivo corrosion of dental amalgams. J Appl Electrochem 1989;19: 301-310

· Hirsch F, Kuhn J, Ventura M, Vial MC, Fournie G, Druet P; Production of monoclonal antibodies. J Immunol 1986;136:3272-3276

· Hultman P, Johansson U, Turle S,J, et al: Adverse immunological effects and autoimmunity induced by dental amalgam and alloy in mice. FASEB J 1994;8:1183-1190

· Kidd PM. Attention deficit/hyperactivity disorder (ADHD) in children: rationale for its integrative management. Altern Med Rev 2000;5:402-428.

· Klassen CD. Heavy metals and heavy-metal antagonists. In: The Pharmacological Basis of Theraputics, 8th edition(Gilman AC, Rall TW, Niew AS, Taylor P, eds) pp. 1598-1602. Pergamon Press, New York 1990.

· Korvatska E, Van de Water J, Anders TF, Gershwin ME. Genetic and immunologic considerations in autism. Neurobiol Dis 2002;9:107-125.

· Lorschider, F, Vimy MJ, Summers, AO: Mercury exposure from "silver" tooth fillings: Emerging evidence questions a traditional dental paradigm. FASEB J 1995; 9:504-508

· Marek M. Dissolution of mercury vapor in simulated oral environments. Dent Mater 1997 Sep;13(5):312-5.

· Mark R Blaxill. What's Going On? The Question of Time Trends in Autism. Public Health Rep. 2004; 119(6): 536–551.

· McFadden SA. Phenotypic variation in xenobiotic metabolism and adverse environmental response: focus on sulfur-dependent detoxification pathways. Toxicology 1996;111:43-65.

· Mitchell SC, Waring RH. The deficiency of sulfoxidation of S-carboxymethyl-L-cysteine. Pharmacol Ther 1989;43:237-249.

· Moszczynski P, Lisiewica J, Bartus R, et al. Lymphocytes T and NK cells in men occupationally exposed to mercury vapors. Int J Occup Med Environ Health 1995 8(1):49-56.

· Newschaffer CJ, Falb MD, Gurney JG. National autism prevalence trends from United States special education data. Pediatrics 2005;115:e277-e282.

· Ngim CH: Chronic neurobiological effects of elemental mercury in dentists. Br J Indust Med 1992;49:782-790

· Nierenberg DW, Nordgren RE, Chang MB, et al. Delayed cerebellar disease and death after accidental exposure to dimethylmercury. N Engl J Med. 1998;338(23): 1672-1676

· Nylander M, Frierg I, Lind B; Mercury concentrations in the human brain and kidneys in relation to exposure from dental amalgam fillings. Swed Dent J 1987;11:179-187

· Pendergrass JC, Haley BE, Vimy MJ, et al. Mercury vapor inhalation inhibits binding of GTP to tubulin in rat brain: similarity to a molecular lesion in Alzheimer diseased brain. Neurotoxicology. 1997;18(2):315-24.

· Pendergrass JC, Haley BE. Inhibition of brain tubulin-guanosine 5'-triphosphate interactions by mercury: similarity to observations in Alzheimer's diseased brain. Met Ions Biol Syst. 1997;34:461-78.

· Rodier P, Hyman S. Early environmental factors in autism. Ment Retard Dev Disabil Res Rev 1998; 4:121-128.

· Rowlands AS, Baird DD, Weinberg CP, Shore DL, Shy CM, Wilcos AJ. The effect of occupational exposure to mercury vapor on the fertility of female dental assistants. Occup Environ Med 1994;51:28-34.

· Rutter M. The Emanuel Miller Memorial Lecture 1998. Autism: Two-way interplay between research and clinical work. J Child Psychol Psychiatry 1999;40:169-188.

· Schwartz J. Low-level lead exposure and children's IQ: a meta-analysis and search for a threshold. Environ Res 1994;65:42-55.

· Siblerud RL; The relationship between mercury from dental amalgam and mental health. Am J Psychotherapy 1989;18:575-587Stokstad E. Development. New hints into the biological basis of autism. Science 2001;294:34-37.

· Skare I, Engqvist A., Human exposure to mercury and silver released from dental amalgam restorations. Arch Environ Hlth 1994;49:384-394

· Summers AO, Wireman J, Vimy MI, Lorscheider FI, Marshall B, Levy SB, et al; Mercury released from dental Asilver@ fillings provokes an increase in mercury and antibiotic-resistant bacteria in oral and intestinal floras of primates. Antimicrob Agents and Chemother 1993;37:825-834

· Svare CW, Peterson LC, Reinhardt JW, Boyer DB, et.al; The effects of dental amalgams on mercury levels in expired air. J Dent Res 1981;60:1668-1671

· Toxicological Profile For Mercury. U.S.Department Of Health & Human Services, Agency for Toxic Substances and Disease Registry, March 1999 Published by Division of Toxicology/Toxicology Information Branch, 1600 Clifton Road NE, E-29, Atlanta, Georgia 3033

· The toxicological profile of mercury. 1994 publication by the US Department of Health and Human Services (Agency for Toxic Substances and Disease Registry, Division of Toxicology; 1600 Clifton Road NE E-29, Atlanta, GA 30333).

· Vimy MJ, Lorscheider F; Intra-oral air mercury released from dental amalgam. J Dent Res 1985;64:10069-1071

· WHO. Inorganic Mercury. Geneva, Switzerland: World Health Organization, International Programme on Chemical Safety. 1991 Vol 118.

· World Health Organization. Environmental Health Criteria. 118, Inorganic Mercury (Friber I, ed) WHO Geneva 1991.

· Yeargin-Allsopp M, Rice C, KarapurkarT, etal. Prevalence of autism in a US metropolitan area. JAMA 2003;289:49-55.


Epson Tuzu Banyosu

EPSOM TUZU (MAGNEZYUM SÜLFAT) BANYOSU

Sülfatlar ağır metal temizliğine yardımcı olur, bağışıklık sistemini güçlendirir.

Otistik çocukların çoğunda hem magnezyum hem de sülfatlar düşüktür.

Magnezyum sülfat suya koyulduğunda magnezyum ve sülfata ayrışır.

Her iki molekülde deriden emilir. Sülfatın etkisi 7-8 saat kadar sürer.

Magnezyum sülfat tozunu kaynar suda iyice eritin.

Küvetin içine dayanılabilecek kadar sıcak su koyun ve içine magnezyum sülfatlı suyu ilave edin.

Başlangıçta yarım çay bardağı magnezyum sülfat tozu kullanın ve daha sonra tolere ettikçe 1-3 çay bardağına kadar çıkın.

Yan etkiler: Huzursuzluk ve hiperaktivite olursa dozu azaltın. Banyo suyu yutulursa ishal yapar.

Küvet içinde en az 20 dakika kalınmalıdır.

Banyodan sonra isterseniz durulanmaya ve kurulanmayabilirsiniz.

Magnezyum sülfat derinizde beyaz toz şeklinde kalır ve etkisi devam eder.

Magnezyum sülfat kimya ve ecza depolarında kilo ile satılır.

Sonuç

Belki herkes farkında, ama konunun yeterince önemsenmediği açık. Otistik çocukların hemen hepsi zehirlenmiş vaziyette ve sorunun önü alınamıyor. Artık konu akademik bir tartışma olmaktan çıkmalıdır. Bu bir halk sağlığı sorunudur ve sivil ve resmi kuruluşlar otizme ya da diğer nöropsikiatrik hastalıklara neden olan çevresel toksinlere karşı mücadeleye başlamalıdırlar. Aksi halde torunlarımızın belki de çocuklarımızın bu Dünya’da yaşama şansı kalmayacak.

Klorofil İçeren Bitkilerle Şelasyon

KLOROFİL İÇEREN BİTKİLERLE ŞELASYON

Kimyasal toksin ve ağır metallerin vücuttan uzaklaştırılmasında klorofilden zengin gıdaların önemi büyüktür. Yeşil sebzelerin ortalama klorofil içeriği % 0.5’den daha azdır. Yosunlar ve çimler (klorella, spirulina, mavi-yeşil alg, deniz börülcesi, buğday çimi, arpa çimi) ise daha fazla klorofile sahiptirler. Yeşil algler içinde en yüksek (%3-5) klorofil içeren bitkiler klorella ve spirulinadır. Bu yosunların %20’sini fibröz (telsi) kabuk, %80’ini ise iç kısım oluşturur.

Toksinler ve ağır metallerin çoğu kandan bağırsağa atılır. Atılan bu zararlı maddelerin bir kısmı dışkı ile boşaltılırken geri kalan kısmı tekrar emilerek kana geçer. Klorella ve spirulinanın fibröz (telsi) kabuk kısmındaki mukopolisakkaritler ağır metalleri, böcekkıranları (pestisid), DDT, hidrokarbon ve polikarbonları tutarak vücutta birikimini önler. Burada bulunan klorofil içeriği zengin otlar ve yosunlar toksinlerin tekrar emilmesini engellerler.

Klorella veya spirulina gibi yosunlar Japonların yosun yemekleri (suşi) gibi çok sağlıklıdır. Çok miktarda vitamin, mineral, amino asit ve diğer besin maddelerini içerirler. Klorella ve spirullinada insan vücudu için gerekli nerdeyse bütün maddeler bulunur.

Klorellada bulunan maddeler

Yüksek miktar (%58) ve kalitede protein: Bütün amino asitleri içerir.

Bütün B kompleks vitaminleri (B12 dahil).

C vitamini

E vitamini

Beta-karoten.

Makromineraller: Kalsiyum, magnezyum, potasyum.

Mikromineraller: Çinko, selenyum, demir

Omega-3 yağ asitleri: GLA.

Mukopolisakkaritler

Nukleik asitler (RNA & DNA): %13

Klorofil

Klorella büyüme faktörü: %18

Klorella veya spirulinanın diğer özellikleri

Klorella veya spirulina demir boşaltımını artırmaz. Tam tersine demir içerdikleri için kan demir düzeyini artırır.

Klorella veya spirulina birkaç gün içinde ağız kokusunu giderir; pis dışkı kokusunu da giderir.

Klorella veya spirulina klorofilaz ve pepsin gibi sindirim enzimlerini ihtiva eder.

DMSA’dan farklı olarak klorella bağırsakta veya spirulina mantarların üremesini artırmaz. Tam tersine bağırsakta bulanan probiyotiklerin (laktobasiluslar) normalin 4 kat daha fazla üremesini sağlar.

Klorella ya da spirulina alan kişilerde ilk günlerde gaz, kramp, kabızlık ve ishal gibi bağırsak hareketlerinin artış belirtileri görülebilir.

Klorella büyüme faktörünün yaşlanmayı önleyici bir etkisi vardır.

Klorella Büyüme Faktörü (KBF) bağışıklık sistemini güçlendirir, kansere karşı etkilidir.

KBF ve klorellanın içerdiği yüksek miktarlardaki DNA ve RNA sinir ve diğer doku hücrelerinin tamirine yardımcı olur.

Klorella-Spirullina/Dozaj

Erişkin bir insan günde üç gram klorella veya spirulina idame dozu olarak yeterlidir.

5-7 gram daha etkili olacaktır.

Ağır metali olan erişkin kişilerde önerilen toplam doz günde en az 10 gramdır; 20 grama kadar çıkılabilir.

30 kg bir çocuk için 5 gram, 10 kg'lık bir çocuk için 3 gram uygun olur.

Spirulina ve klorella benzer özelliklere sahip olsalar da farklı özellikleri nedeni ile kombine edilmeleri daha iyi olabilecektir.

2 kısim spirullina/ bir kisım klorella alınması önerilmektedir.

Şelasyon Tedavisi


Şelasyon cıva, kurşun, arsenik ve benzeri toksik ağır metallerin bazı ilaçlara bağlanarak vücuttan atılmasının (temizlenmesinin) sağlanmasıdır.

Temel olarak dört ilaç kullanılmaktadır:

DMSA (Di-Mercapto-Succinic Acid) en çok tercih edilen şelasyon ajanıdır.

DMPS (Di-Mercapto-Propane-Sulfonate) sık kullanılan diğer ajandır.

DMSA’nın geniş bir yelpazedeki zehirli metalleri (kurşun, cıva, arsenik, kalay, kadmiyum, nikel, tungsten, uranyum antimon, platin vb) bağladığı ve vücuttan attığı ispat edilmiştir.

İkinci sırada tercih edilecek ajan ise DMPS olmalıdır.

Saptanan metallerin özelliğine göre EDTA ve ALA da ilk iki sıradaki ajanlarla dönüşümlü olarak kullanılabilir.

Şelasyon tedavisi hangi şartlarda yapılabilir?

Şelasyon her otistik çocuğa uygulanabilecek bir tedavi yöntemi olmadığı gibi, deneyimli ve yetkin olmayan kişilerce uygulandığında ciddi zararlar verebilir. Bu tedavi öncesinde bu tedaviye gerek olduğu mutlaka kanıtlanmalıdır.

Bu tedavi sadece ağır metallerden etkilenen ve bu tedavinin uygulanabileceği özelliklere sahip yani böbrek, karaciğer ve kemik iliği hastalığı olmayan ve tedavi öncesinde yapılacak testlerle mevcut mineral düzeyleri yeterli bulunan çocuklara önerilebilir.

Bir diğer önemli konu da şelasyon tedavisi öncesinde glutatyon seviyesini normal düzeye getirmektir.

Glutatyon’un toksik ağır metalleri bağlayarak vücuttan atılmalarını sağlamak gibi çok önemli bir role sahip olduğu unutulmamalıdır.

DMSA ile yapılan şelasyon tedavisi esnasında çinko boşaltımı hemen hemen iki kat artmaktadır.

Bu nedenle çinko seviyesi tedavi öncesi ve esnasında izlenmeli ve normal seviyeyi koruyabilmek için gerektiğinde çinko takviyesi yapılmalıdır.

DMSA demir, kalsiyum ve magnezyum boşaltımını etkilemez; bakır boşaltımını ise artırır.

Bakır, otistik çocuklarda genellikle fazladır, bu yüzden bu atılım faydalıdır ancak bakır seviyesi tedavi öncesi ve esnasında yine de takip edilmelidir. Çünkü bakır düşüklüğü de zararlı bir durumdur.

Şelasyon tedavisinde, özellikle küçük çocuklarda ve ağızdan tedaviyi reddeden olgularda tercih edilmesi gereken ilaç veriliş biçimi ciltten emilim yoluyla olmalıdır. (transdermal) Bu zaten en güvenli yoldur.

Oral (ağız yoluyla) DMSA, temini kolay ve ucuz olması nedeniyle sıklıkla ilk tercih edilen ajan olmaktadır. Karaciğer yetersizliği olan olgularda ise rektal (makat) yol diğer bir alternatiftir.

Tedavinin yavaş ve optimal dozlarda olması, ağır metallerle birlikte atılabilecek faydalı minerallerin takip edilerek zamanında yerine konulabilmesine olanak sağlayacaktır.

Hızlı yapılacak bir tedavide ise pek çok organdan ve aynı anda kana çok miktarda ağır metal karışacaktır. Bu durumda beynin attığından fazlasıyla karşılaşması söz konusu olabilecektir (reexposure). Damar yolu ile yapılan (IV) şelasyon tedavisi (EDTA, ALA) bu nedenle ön planda önerilmemektedir. Unutulmamalıdır ki şelasyon bir “maraton” dur ve bu tedavide kısa mesafe koşucusu gibi davranılmamalıdır.

Şelasyon tedavisi öncesinde vücudun çeşitli fonksiyonlar için gereksinimi olan elementlerin düzeyi araştırılmalıdır. Varsa eksikler yerine konulmalı ve tedaviye bundan sonra başlanmalıdır. Ayrıca tedavi süresince de çocuklara mineral ve vitamin desteği verilmelidir. Bağırsak sorunları olan çocuklarda DMSA kullanılmasının mantar enfeksiyonlarını azdırabilir.

Şelasyon tedavisinin olası yan etkilerinin saptanması ve alınması gereken önlemler

Nadir de olsa karaciğer, böbrek ve kemik iliği olumsuz etkilenebilmektedir. Tedavi süresince uygun aralıklarla mineral düzeylerinin yanı sıra ilgili tetkikler 2-3 ay gibi aralıklarla tekrarlanarak hastayı yakından takip etmek önemlidir.

DMSA temelde idrar yoluyla atıldığı için böbrek fonksiyonları kontrol (kan kreatini, kan üresi) edilmelidir.

Kemik iliği baskılanmasına yol açabilme olasılığına karşın kan bulgularını kontrol etmek gereklidir (tam kan sayımı).

Karaciğere zarar verebilme olasılığına karşın karaciğer fonksiyonlarını kontrol etmek (ALT, AST, GGT).

Toksin Temizleme Tedavisi

AĞIR METAL VE TOKSİN TEMİZLEME TEDAVİSİ

Ağır metal ya da toksin temizliği aylar ve hatta yıllar süren bir süreçtir. Deyim yerinde ise bir maraton gibidir. Tedavi çok yönlü olup sabırlı ve bilgili olmak şarttır. Tedavinin ana unsurları şunlardır.

Çevresel etkenlerin uzaklaştırılması

Uygun diyet uygulanması

Sindirim sisteminin düzeltilmesi

Doğal gıdaların kullanılması

Bağışıklık sisteminin desteklenmesi

Vücudun toksinleri temizleme yollarının desteklenmesi

Doğal veya kimyasal yollarla ağır metallerin uzaklaştırılması

Hiperbarik oksijen tedavisi

İdrardan Agır Metal Taraması

DMSA İLE UYARILMIŞ İDRARDA AĞIR METAL TARAMASI

Hasta gece son idrarını yapar.

Kilogram başına 30 mg miktarda DMSA'yı tek seferde ağızdan alınır. Maksimum doz 1800 miligramı geçmemelidir (1 tablet=100mg).

Hasta kapsül alamıyorsa, kapsülleri açıp içeriğini asitli olmayan herhangi bir gıdaya karıştırılarak verilir.

Sabah alınan ilk idrar temiz bir cam kaba alınır ve verilen özel örnek kabına en az yarısını dolduracak miktarda aktarılır. Eğer hasta çocuksa ve bez kullanıyorsa eczanelerde satılan idrar toplama torbalarını da kullanılabilir.

DMSA verildikten sonra idrar toplanması için gerekli süre 6 - 9 saattir. İlk 6 - 9 saat boyunca yapılan tüm idrarları bir arada toplanılır ve bu karışımdan alınanı örnek olarak götürülür.

Bu test halen Türkiye’de LS-MS aleti ile İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsünde yapılabilmektedir. Bu test zararlı bütün metalleri (cıva, kurşun, kadmiyum, alüminyum, uranyum vb) gösterirken aynı anda faydalı bütün metalleri de (selenyum, demir, lityum, çinko, magnezyum vb) aynı anda göstermektedir.

Ağır Metal

AĞIR METAL HANGİ YÖNTEMLE SAPTANMALI?

Ağır metallerin varlığını saptamak için, kan saç ve idrardan alınan örneklerin özel yöntemlerle incelenmesi gerekmektedir. Başlıca ağır metal testleri şunlardır;

1. Kanda ağır metal testi

2. Saçta ağır metal testi

3. İdrarda ağır metal testi

4. İdrarda ağır metal testi (DMSA ile uyarılmış)

5. Dokuda ağır metal testi (ağır metallerin porfirin ile yaptığı bileşikler)

Toksik ağır metaller özellikle beyin gibi yağdan zengin doku ve organları seçip orada otururlar. Otistik çocuklar ağır metalleri organ ve dokulardan yeteri kadar hızla atamazlar. Dolayısıyla ağır metaller kana karışmadıkları için yeteri kana, saça ve idrara yeteri kadar geçmeyebilirler.

Örneğin yapılan bir araştırmada normal çocuklardan alınan saç örneklerinde referans aralıklarda (normal düzeylerde) ağır metallere rastlanırken, otistik çocuklarda bu düzey ya çok düşük ya da sıfır olarak saptanmıştır.

Yani hastada ağır metal yükü olmasına rağmen kanda, saçta ve idrarda yapılan ağır metal testi normal çıkabilir, bu da teşhisin atlanmasına neden olabilir. Bu testler ancak son zamanlarda maruz kalınan ağır metali gösterebilirler.

Ancak DMSA gibi bir şelasyon ajanının uygun dozda verilmesini takiben en az 6 saat sonrasında alınan kan, saç ya da idrar örneklerinde toksik ağır metalleri saptamak mümkün olabilmektedir.

Bu nedenle pratikte istenilmesi gereken en doğru test DMSA ya da başka bir şelatörle ile uyarılmış ağır metal testidir.

Bazen ağır metal dokuya o kadar sıkı yapışmıştır ki DMSA ile uyarılan örneklerde bile tespiti mümkün olamamaktadır. Çok sık görülmeyen bu durumda porfirin testi yapılması uygun olacaktır. Çünkü bu test ile doku içindeki ağır metali bile saptanabilmektedir.

Normal gibi görünen kişilerde de ağır metal boşaltımı

Normal gibi görünen kişilerde de ağır metal boşaltımı fazla olabilir mi? Tabii ki olabilir ve zaten olmaktadır da. Bu durum bazı hekimlerde ve hastalarda kuşkuya yol açmaktadır. Yani ağır metal yükünün fazla olması otizmin nedeni olmayabilir mi? sorusunu akla getirmektedir.

Aslında ağır metal değerleri ile klinik belirtiler arasında doğru bir orantı yoktur. Aynı ağı metal düzeylerinde klinik belirtiler hafif (yorgunluk, halsizlik, konsantrasyon zafiyeti vb) olabileceği gibi otizm, Alzheimer hastalığı ya da şizofrenide olduğu gibi çok ağır da olabilir. Bu değişkenlik kişinin ağır metali boşaltma kapasitesi ile ilgilidir. Ayrıca kişinin beyin gelişiminin hızlı olduğu erken yaşta ağır metale maruz kalması da önemli bir etken olmaktadır. Az önce söylediğimiz gibi en ağır belirtiler DMSA ile bile ağır metal boşaltımı yapamayan kişilerde görülmektedir.

Bazen şelasyon uyguladığımız kişilerde 6 ay sonra x ağır metalinin daha da arttığı ve hatta daha önce normal sınırlarda olan bir y metalinin patolojik sınırlara geçtiğini görmekteyiz. Halbuki o sırada hasta klinik olarak daha iyiye gidebilmektedir.

Ağır metal yükü hiçbir zaman normal olarak kabul edilemez! Ağır metaller sıfır olmalıdır, yani sıfırın üzerindeki her değer patolojiktir. Bu nedenle bir X değerinin laboratuar normalleri arasında kalmasının hiçbir garantisi yoktur.

Çok yüksek ağır metal değerlerine sahip olan çocuklarda bile mutlaka, başka etiolojik faktörler de (kimyasal toksinler) araştırılmalıdır.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Sayfamızı Beğenmenizle
Mutluluk Duyarız